Bazen kendi kendime soruyorum; Gerçekten uçanları mı alkışlıyoruz, yoksa sadece güzel ışık altında kanat çırpanları mı?

Bir bakıyorsun, sahneler kalabalık.
Herkes çok parlak, çok özgüvenli, çok iddialı.
“Ben yaptım.”
“Ben başardım.”
“Ben oldum.”
Ama biraz dikkatli bakınca anlıyorsun ki o “ben”lerin içi boş...
Derinlik yok.
Sadece gösteri var.
Gösterişli bir duruş, süslenmiş cümleler, mükemmel bir imaj… Ama içeride ne var, belli değil.

Bu çağda kozadan çıkmadan da kelebek gibi görünmek mümkün.
Filtrelerle, ışıltılı sunumlarla, hazır alkışlarla...
Artık gerçek dönüşüm yerine iyi bir mizansen daha makbul.
Yeter ki sahneye çık.
Yeter ki “mış gibi” yap.

Çünkü bu yeni dönem kelebekleri uçmayı değil, uçuyormuş gibi görünmeyi seviyor.
Emekle, sabırla, düşe kalka ilerlemek yerine; hızlı, parlak ve etkileşim garantili yolları seçiyor.
Derinleşmek değil, dikkat çekmek istiyor.
İçini doldurmak yerine dışını süslüyor.
Kendini göstermek için her şeyi yapıyor, ama kendini tanımaya pek yanaşmıyor.

En çok da gösteriye âşık bu kelebekler.
Seyirciye oynamayı seviyorlar.
Sözleri büyük, cümleleri süslü, göz teması kuvvetli.
Ama gözlerinin arkasında bir fikir, bir mücadele, bir samimiyet çoğu zaman yok.
Sadece alkışın sesiyle büyüyen, sadece parlamaya alışmış bir ego var sahnede.

Oysa gerçek dönüşüm gösterinin dışında olur.
Kozanın içinde.
Sessizlikte.
Sıkışarak, daralarak, dönüşerek...
Ve sonra bir gün gerçekten uçarsın.
Ama o zaman da anlatma ihtiyacı duymazsın zaten.
Çünkü gerçek kanatlar ses yapmaz.
Gövde gösterisi değil, zarafet bırakır.

Ama bu kelebekler zarafeti unuttu.
Sadece öne çıkmayı, sadece alkış almayı önemsiyor.
Hatalarını sahiplenmiyor, sorgulamıyor, gelişmiyor.
Çünkü ışık çok tatlı.
Çünkü görünmek, gelişmekten daha hızlı tatmin ediyor.

Sevgili “ben merkezli” kelebek,
Uçuyor musun gerçekten, yoksa sahnenin ortasında sadece dönüp duruyor musun?

Bunu bir düşün.

Çünkü gün gelir...
Işıklar kararır.
Alkışlar susar.
Sahne boşalır.

Ve işte o zaman gerçek başlar.
CV’ndeki kalabalık cümleler değil, içinin ne kadar dolu olduğu konuşulur.
Derinliğin, samimiyetin, insaniyetin...

Ve unutma...
Işık sadece parlatmaz…
Gölgeyi de, foyayı da ortaya çıkarır.