Gizem Özgeç yazdı...

Bir devletin ağırlığı bazen bir kelimeyle ölçülür.Ve yanlış ağızdan çıktığında, o kelime sadece bir toplumu değil, iki ülkenin ilişkisini de zedeler.
Devlet Bahçeli’nin “KKTC, Türkiye’nin 82. ili olmalı” sözü tam olarak böyle bir kırılmadır.
Bu, masum bir öneri ya da mecaz değil.Bu cümle, yıllardır emekle örülen karşılıklı saygıyı bir anda çöpe atan bir zihniyetin ürünüdür.
Bu cumhuriyeti toprak, göç, savaş ve yoklukla yoğruldu.Her karışında bir hikâye, bir kayıp, bir mücadele var. Ve o mücadele bir il” olmak için değil.
Bahçeli’nin sözleri, işte bu tarihi hiçe sayıyor. Sanki Kıbrıslı Türkler yıllardır bir vilayet tabelası bekliyormuş gibi.Oysa Ankara’nın gerçek duruşu hiç böyle olmadı.
Türkiye Cumhurbaşkanı defalarca “KKTC egemen bir devlettir” diyerek bu çizgiyi belirledi. Bahçeli’nin açıklaması, bu net tavrın altını karalayan bir çıkıştır.
Zamanlaması da dikkat çekici...
Kıbrıs halkı henüz sandıktan çıkmış, demokratik iradesini göstermişken…Tam bu anda “82. il” söylemini ortaya atmak, seçmenin iradesine, yeni seçilen Cumhurbaşkanına ve devletin varlığına gölge düşürmektir. Siyaset, bazen susarak da saygı göstermeyi bilmeli.Ama belli ki bazıları hâlâ “büyük ağabey” rolünden vazgeçemiyor.
Kıbrıs Türk halkı bu rol dağıtımını çoktan reddetti.Ne sağcısı ne solcusu, kimse bu ülkenin “il” diye anılmasını içselleştirmez.
Çünkü buradaki mesele ideoloji değil, onur meselesidir.
Kıbrıs’ın bağımsızlık mücadelesini küçümsemek, sadece tarih bilmezliktir.

Bahçeli’nin cümlesi, ne Türkiye’nin dostluğuna hizmet eder, ne de Kıbrıs Türk halkının gönlünde bir karşılık bulur.Sözcüklerin gücü vardır... Bazen bir cümle, yılların emeğini zedeler...Kardeşliğe gölge düşüren bu ton, sadece “biz biliriz” tavrının bir yansımasıdır.
Kıbrıs, plaka numarasıyla değil; iradesiyle, kimliğiyle, varlığıyla vardır.Hiçbir devlet, başka bir devletin haritasına sığmaz. Ve hiçbir halk, kendi varlığını bir “il numarasına” indirgemez.
Kıbrıs Türkü’nün iradesi, artık kimsenin gölgesine sığmaz.
Çünkü bu ada, kendini defalarca kanıtladı...Onuruyla, tarihiyle, sesiyle…
Ve bu ses, hiçbir zaman bir plakaya yazılmayacak kadar gürdür.