Aytuğ Türkkan'ın köşe yazısı...

Hayat pahalılığının önüne bir türlü geçemiyoruz..

Hükümet aslında büyük bir başarı ile hayat pahalılığı oranında hem kamuya hem de verdiği desteklerle müteşebbisleri ikna ederek asgari ücretliye hayat pahalılığı oranını yansıtıyor ama vatandaşın eline daha maaş geçmeden pahalılıktan dolayı para eriyip gidiyor..

Bir kısır döndü… Sonuçta onca uğraşla maaş artışını yapan hükümet kanadı da memnun olmuyor, artışı alan vatandaş da..

Çünkü hayat kalitesinde bir yükselme olmayan vatandaş şikayet etmeye devam ediyor..

Çok yazdım, canlı yayınlarda da çok defa ifade ettim.. Yapılması gereken maaş artırmak değil, hayat pahalılığının önüne geçmektir.

Elbette bizim kendimize ait bir paramız yoktur, dolayısıyla bir para politikamız da olamaz, ama yine de devletiz ve hükümetin elinde hayat pahalılığını minimize edebilecek argümanlar mevcuttur..

Yapılması gereken de bunları belirleyip bir yol haritası ortaya koymaktır.

Ancak bu yol haritası, 10 bakanın bir masa etrafında oturup karar verip belirleyebileceği bir durum değildir.

Çünkü ekonomi bir bilim dalıdır… Bu dalı okuyan kendini geliştiren onlarca kaliteli insan kaynağına sahibiz..

Üniversitelerimizde kendini ispatlayan öğretim üyelerimizden, yaptıkları özel işlerle ekonomi bilimini kitaplardan çıkarıp fiili bir başarı hikayesine dönüştüren girişimcilerimize kadar.. Geçmişte ya da bugün kamuda görev yapan değerli bürokratlar ve bu alanda faaliyet gösteren sivil toplum örgütü temsilcilerini bir araya toplama zamanıdır.

Ne demişler; bir elin nesi var iki elin sesi var!..

Siyaset, ekonomiyi bilen uzman kişileri bir masa etrafına toplayacak ve halkın yararına bir yol haritası belirleyecek.

Kimse de bu masada bir birini kandırmayacak, gerçekler konuşulacak.

///

Belki bir çoklarımız bilmiyoruz ama bizim1977 yılında geçen Mal ve Hizmetler (Denetleme ve Denetim) Yasamız var. Bu yasa ile Bakanlar Kurulu denetime tabi mal ve hizmetleri belirleyebilir.

Yani hükümet et, süt, tavuk, ekmek, yağ, bakliyat, yaş sebze meyve gibi temel tüketim maddelerini denetimli mal kapsamına alıp fiyatı üzerinde bir etki sahibi olabilir.

Bakanlar Kurulu bu kararı aldıktan sonra ilgili bakanlık denetime tabi bir malın satılabileceği azami fiyatı saptayabilir ya da denetime tabi bir malın satışından sağlanabilecek azami kâr yüzdeliğini belirleyebilir. İşte size fırsat.

Madem ki Başbakan da dahil bakanlar ve vatandaş herkes fahiş karlılık olduğunu söylüyor, hükümet bunun önüne geçecek argümana sahiptir ve bu adımı atabilir.

Temel tüketim maddeleri başta olmak üzere vatandaşın evinde kullandığı bir çok madde için bu yasa devreye konulabilir ve devlet fiyat satışlarını makul bir bantta tutabilir.

Böylelikle fahiş kar ortadan kalkar, hayat pahalılığı da bir nebze dizginlenebilir.

///

Bir başka önemli nokta da herkesin bildiği ancak hiçbir tedbir alınmayan kayıt dışı ekonomi sorunudur!.. Bir avuç yerde yaşıyoruz ve istendiği takdirde yüzde 60’larda olduğu ifade edilen kayıt dışılık yüzde 10 seviyelerine getirilebilir. Bunun için de yapılması gerekenler o masada net bir şekilde belirlenebilir.. Çünkü burada eksik olan tek şey siyasi iradedir…

Partili, akraba gözyaşına bakılmazsa kayıt dışı ekonomi de minimize edilir, elde edilen ek kaynak ile bir çok alan sübvanse edilebilir…

Yani özetle evet TL kullanımından dolayı sıkıntı yaşayabiliriz ama yerel tedbirlerle hayat pahalılığının önüne geçebilmek mümkündür, yeter ki niyet ve siyasi irade olsun!..