Gazeteci Aytuğ Türkkan'ın köşe yazısı...

Devletimiz kesenin ağzını açtı, zamlı maaşlar çalışanımıza ödeniyor..   

Hayırlı olsun..   

Hayat pahalılığının karşılığı yüzde 37.75 her maaşa yansıtıldı…  

  Bunun yanında 4 yıldır güncellenmeyen vergi dilimleri ve matrahlar da belirlendi. Mantığı da güzel; az kazanandan az kesinti, çok kazanandan daha çok vergi kesintisi…  

  Hükümetimizi tebrik ederim, çalışanları mağdur etmedi, adaletsiz vergi düzenlemelerine de bir adalet getirdi..   

Elbette bu güncellemelerin maliyede bir karşılığı olacaktır değil mi? Bu ne kadar hesap edildi onu bilmem ancak bildiğim şu; bu maaşların ödenebilmesi için dolaylı vergilere yüklenilecek ve zaten çok ama gerçekten çok pahalı olan hayatımıza bir o kadar daha pahalılık ekleyeceğiz..   

Umarım yanılırım ama asgari ücret de arttığı zaman aynı şeyi kaleme almıştım. Daha asgari ücretin artışı Resmi Gazete’de yayımlanıp resmiyet kazanmadan peşi sıra zam yağmuru başlamıştı..    Devlet de zamlı maaşı ödemeden tüm harçlara yüzde 80 oranında okkalı bir zam yapmadı mı?    Ekonomist değilim, hatta Hasan Hastürer hocamın çok seslendirdiği ve benim de çok tuttuğum bir lafı var; “Biz gazeteciler her şeyden çok az şey biliriz” der…

Haklıdır da..

İşte ben de aynı çerçevede ekonomiye yönelik bilir kişi gibi yazıp çizme hakkını kendimde görmem.. Ama bir gözlemimi paylaşmaktan da geri durmam..  

  Yaşayıp görüyoruz ki; her maaş artışı piyasaya pahalılık olarak yansıyor…

Kamu çalışanına yapılan düzenli artışlar ile bir nebze de olsa pahalılığı göğüsleme şansı veriliyor…

Ama kritik soru şu; ya özel sektör çalışanları?    11 bin 800 TL ile nasıl geçinecek bu insanlar..

Ya da birkaç bin TL üstünü alarak özel sektörde sözüm ona ‘yetkili’ pozisyonda olanlar.. Hayatını nasıl idame edecek?    Elbette kamu çalışanına yapılan artışın benzeri özel sektör çalışanına yapılamaz, biliyorum…

Özelde bir denge var, kantarı çok kaçırdınız mı işsizlikle karşı karşıya kalabilirsiniz.!    Maaş düşük kaldığı zaman da insanlar geçinemiyor, tam da şu an yaşadığımız gibi..  

  O zaman ne yapılmalı.. İşte yanıtı aranan soru bu…   

Ben de kısıtlı ekonomi bilgimle diyorum ki; artış için ayrılan milyonlarca TL’lik kaynak keşke hayat pahalılığının önüne geçecek argümanlar için kullanılsa…

Bu pratikte nasıl olur ben bilemem, ekonomistlerle kafa kafaya verilir ve sadece maaş artışı için harcanan bu milyonlar piyasaya bir şekilde plase edilerek en azından temel tüketim maddelerindeki artışların önüne geçilebilir.   

Bu tarz ezber bozan uygulamalar bir türlü uygulanmadığı için kamudan geliri olmayan binlerce insan çaresiz kalıyor…  

  Ya iş bulursa Güney Kıbrıs’a gidip çalışacak, ya da burada kalıp dolandırıcılık yapıp çoluğunun çocuğunun rızkını bu yolla kazanacak…

Zaten mahkemelerde de çeşit türlü dolandırıcılık haberlerini sıklıkla görmüyor muyuz?    Başka şansı kalmayan insan ne yapabilir ki?    Neyse, zamlı maaşların ilk gününde can sıkmayalım.. Hayat bir şekilde akıp gidiyor…