Gizem Özgeç yazdı...
Bayramın son günü...İçimde bir yumru var...Boğazıma takılanlar... Ne yutsam geçmiyor...
Adı; Madleen...
Bir gemi...Üzerinde silah yok...
Bomba yok...
Savaş planı yok...
Sadece un, mama, tıbbi malzeme, bebek bezi…
Sadece insanlık...
Ve bu gemi, açık denizde durduruluyor...
Kim tarafından? İsrail...
Neden? Çünkü Gazze’ye yardım götürüyordu...
Çünkü Gazze’ye hayat götürüyordu...
Çünkü Gazze’de açlık bir silah olarak kullanılıyor...
Ellerinde sadece vicdanları vardı... Ve kocaman bir inat: “Yardım engellenemez”...
Ama engellendi...
Geminin içindekilere kimyasal sıvı sıkıldı, gözaltına alındılar.
Bazı liderler çıkıp kınadı.
Bazıları “bu kabul edilemez” dedi.Ama hepsi o kadar...
Çünkü dünya artık “kınayarak” yaşıyor...Kınayıp geçiyoruz...
Bir iki tweet, birkaç açıklama… sonra sessizlik...Ve vicdanlarımızı bastıran cümleler...“Yapabileceğimiz bir şey yok.”...
Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard çıkıp dedi ki: "Madleen bir utanç vesikasıdır.”...Çok doğru...
Callamard devam etti:“Bu bir aç bırakma politikasıdır.”
Aç bırak.
Yardımı kes.
‘Yiyecek dağıtılacak’ de.
İnsanları topla.
Ve vur.
Bu bir senaryo değil, bu yaşanıyor!
Gazze’de "yardım var" diye çağırılan sivillerin üzerine ateş açıldı.
Son iki haftada 110 kişi öldü, 583 kişi yaralandı.
Hepsi sivil.
Hepsi aç.
Hepsi çaresiz.
Söyleyin bana, hangi hukuk bunu kabul eder?
BM Deniz Hukuku Sözleşmesi der ki, açık denizde sadece korsanlık, köle ticareti, sahte bayrak gibi tehditlerde müdahale olur.
Madleen bu kategorilere girmiyor.
Ama İsrail, “girer” dedi.
Gemiyi durdurdu, el koydu, insanları susturdu.
Ve biz…
Olan biteni izledik...
Ama artık yetti!
O gemi hepimizin vicdanıydı...
Baktık, sustuk...
Görmedik, görmezden geldik...
Ama gözümüzü kaçırmak, suç ortaklığıdır...
Artık ayağa kalkma zamanı.
Birleşmiş Milletler değilse biz,
Avrupa Birliği değilse halklar…
Sesi olmayanların sesi olma zamanı...
Madleen battı mı? Hayır.
Madleen yaşıyor.
Her aç çocukta, her yardım gönüllüsünde, her haykıran vicdanda...
Ama unutmayalım:
Bir gün tarihe dönüp bakıldığında, bu dönemin adını “insanlığın kaybettiği yıllar” koyabilirler...
Ve o zaman, kimse "Ben görmedim" diyemeyecek.
Çünkü hepimiz gördük....Hepimiz biliyoruz...