Karakuş Öz yazdı...

Bir devletin dolayısıyla , bir ülkenin en büyük çöküşleri bir anda patlayan krizlerle değil, sessizce, kimsenin duymadığı çatlaklarla başlar. Bir devletin çürümesi de tıpkı bir binanın içten içe küflenmesi gibidir. Dışarıdan hâlâ ayakta ve sağlam görünür, ama içeride kolonlar çoktan zayıflamıştır. Bu nedenle , bir devlet içten içe çürümeye başlamışsa ipi çekildi demektir. Bu yalnızca bir tespit değil, aynı zamanda sert bir uyarıdır.

Devletin çürümesi bir gecede, tek bir skandalla ya da tek bir yanlış kararla ortaya çıkmaz. Önce ufak aksaklıklarla başlar. Küçük ihmal büyük sorunlara dönüşür. Kurumların otoritesi aşınır. Kurallar keyfiyete bırakılır. Adalet “seçici” çalışır. Kimse ilk gün fark etmez. Çünkü çürüme, görünürden önce görünmez olanda yaşanır.

Devletin gerçek gücü, beton binalarında değil; kurumlarının temizliğinde ve işleyişindeki doğruluktadır.

Eğer liyakat yerine eş-dost, hak yerine torpil, hukuk yerine hesaplaşma konulmuşsa o devletin temeli artık sağlam değildir. Tıpkı şu günlerde yaşadığımız gibi. Kurumlar birbirine güvenmediğinde, vatandaş devlete güvenemez. Vatandaşın güvenmediği bir devlet ise yönetemez, yalnızca oyalanır.

Bir devlet çürürken görevi olanlar susarsa o çürüme daha da hızlanır.

Çünkü suskunluk, yanlışın devamına verilmiş en büyük destektir.

Devletin çürümesi yalnızca yönetenlerin değil, denetlemeyenlerin, uyarmayanların, elindeki gücü kullanmayanların da paylaştığı bir suçtur.

Hiçbir devlet dışarıdan yıkılmaz,

dış güçler, komplolar, krizler ancak zayıf devleti yıkar. Güçlü, temiz ve adaletli bir devlet ise dış tehditleri aşabilir ama içteki çürümeye asla dayanamaz. Bu yüzden bugün çürümenin kokusu duyuluyorsa, problem dışarıda değil içeridedir.

Ve o kokuyu görmezden gelen herkes, o ipin çekilmesine sessiz bir katkı sunuyordur.

GÖZ YUMMAK, SESSİZ KALMAK, DENETİMSİZLİK REEL YAPILAN HER TÜRLÜ SUÇA ORTAKTIR…