Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, gençliğe o kadar bir önem vermiş ki; onlar için kutlama yapılacak bir gün armağan  etmiş…

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı…

   Ne de iyi etmiş…  

 Gerek öğretmenlere gerekse ülke yöneticilerine de seslenmiş Ulu Önder…

Demiş ki; “Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.”    

Ne anlamlı bir cümle değil mi?  

 Peki biz ne yapıyoruz bir bakalım mı?…  

 Böylesi önemli bir dönemde gençlerimizin 19 Mayıs kutlamalarının önüne geçen bir öğretmen sendikası anlayışımızla başlayalım!..  

 O da yetmedi, bunu normalleştiren bir Milli Eğitim Bakanlığı’na tanık olalım!    Ve hiç bunlar yaşanmıyormuşçasına sadece bildiri yayınlayan kabine başı ve üyelerine bakalım!…  

 Üzülüyor insan…

 Biz devlet olarak gençlerimize ne veriyoruz?..    

Onların vatanlarına dört elle sarılması için nasıl imkanlar sağlıyoruz?    Maalesef koca bir HİÇ!    Ayrıcalıklı 3-5 genci devlete istihdam ediyoruz sadece…    

Gençlerle ilgili vizyonumuz sadece istihdam! O da sadece torpilli olanlar için geçerli!    Devlete istihdam ettiğimiz gençlere iyilik mi kötülük mü yapıyoruz o da ayrı bir konu!  Devletin hantal yapısı içerisinde parlak gençlerimizi heba ediyoruz aslında..  

 Üretimden tamamen kopuk, Atatürk’ün söylemlerinin tam tersine ilim ve bilimden uzak bir köhne yapıda bu gençleri heba ediyoruz…  

 Gelelim kendi ayaklarları üzerinde durmaya çalışan gençlerimize… Devlet olarak onlara destek olacağımız yerde çoğu zaman köstek oluyoruz!    Onların önünü açacak yasalar yapıp, maddi kaynaklar yaratmak ve imkanlar sunmamız gerekirken, kendi yağlarıyla kendi ciğerlerini kavurmalarına dahi izin vermiyor, deyim yerindeyse başarısız olmaları için elden gelen ne kadar bürokratik işlem varsa başlarına kakıyoruz!    

Bugün aile desteği görmeden bir gencin çalışarak hayatını yaşayamayacağı bir düzen yaratmış bulunmaktayız…    Maalesef gerçeğimiz bu!    Bu ülke gençliğine devlet olarak gösterdiğimiz yegane yol; ya çal, ya da kaçtır!    Biraz ağır oldu biliyorum ama gerçek budur!    Aksi halde zaten o gencin ayakta durması mümkün değildir…    Avrupa’da okuyup kendisini yetiştirmiş nice gencimiz ülkesine döndüğünde heba oluyor…  

 Yaşayıp görüyoruz…    Aileleri yüz binlerce TL ödeyerek onların en iyi eğitimleri almasını sağlıyor ancak ülkesinde asgari ücrete dahi iş bulamayan bu gençler dediğim gibi ya bu ülkeden göç ediyor, ya da kolay para kazanmanın yolları içerisinde kendine yazık ediyor…    Çünkü devletin gücünü hiçbir zaman yanlarında, arkalarında hissedemiyorlar..    Oysa böyle mi olmalı?..    Aldıkları eğitim ile ülkelerine hizmet edecek olanakları yaratmak, iş kuracak gençlere gerçek anlamda hibeler sağlayarak yol almalarını sağlamak, yenilikçi fikirlere, araştırmaya, inovasyona kaynaklar ve merkezler yaratmak..    

Saymakla bitmeyecek o kadar çok şey var ki devletin gençler için yapabileceği..    Ama biz hâlâ kırsal kesim arazisi, kamuya istihdam vizyonsuzluğu ile yol almaya devam ediyoruz..    Kaybediyoruz… Genç dimağlar bu ülkeden kaçıyor…    Yazık oluyor…    Bir 19 Mayıs geride kalırken, Ulu Önder’e özür borcumuz olduğunu düşünüyorum…    Çünkü biz bu çağda bile O’nun vizyonunu anlayamadık, O’nun çağdaş fikirlerini yakalayamadık…    Üzgünüm.. Hem de çok!