Hayat gerçekten çok garip…

Hele siyaset çok daha ilginç…

Yeri geliyor karşındaki hakkında demediğini bırakmıyorsun, ancak şartlar uygun olursa yan yana kol kola yürüyorsun…

Ama tabi 2 gün sonrasının garantisi yok…

Hele ki aynı partide, aynı davaya ve görüşe gönül vermişlerin kavgaları çok daha ilginç ve yıkıcı oluyor…

Temiz siyaset anlayışında siyasi partiler kendi görüşlerine göre fikirlerini dile getirir, “Saygı” çerçevesinde karşılıklı olarak ve seviyeli bir şekilde tartışmalar yapılır…

“Saygı” kelimesini özellikle tırnak içine aldım belki birilerinin dikkatini çeker…

Günün sonunda da “Kişiler değil fikirler yarıştığı için” akla en uygun olan kamuoyunun desteği ile hayata geçirilir…

Yine temiz siyaset anlayışına göre “Bel altı” vurulmaz, kişilerin özel hayatlarına girilmez, özel hayat özel hayatta kalır, kamuya mal edilmez…

Ancak bu bizim de içerisinde bulunduğumuz Orta Doğu coğrafyası için geçerli değil…

En çok konuşmayı sevdiğimiz konu kişilerin yatak odaları!

Sonrası da zaten bu ülkede “dedikodu” siyaseti…

Bir de en çok bağıranın en haklı olduğunu düşünüldüğü bir ülkede yaşadığımız için eline mikrofonu alan bağrış çığrış yaygarayı koparıyor…

Tabi bu arada “En çok üniversite mezunu” olan ülkelerden biriyiz…

Şu an diplomaların gerçekliğini hesaba katmayacağım yoksa işin içinden çıkamayız…

Medeniyetin en üst seviyede olması gerektiği bir ülkede medeni olmaktan uzak manzaralara şahit oluyoruz…

Üzücü…

Neyse…

Bugün YDP’de bir basın toplantısı yapıldı…

Kurultayın bir ay erteleneceği bilgisi basın toplantısından saatler önce basına sızsa da toplantının ana konusu buydu…

Yapılan açıklamalara göre tüzük değişikliğinin ardından kurultaya gidilmesi yönünde iki başkan adayı konsensüs sağlamış…

İki başkan adayının birlikte çıkıp açıklama yapması “Normal Şartlarda” çok normal…

Ancak bugüne kadar birbiriniz hakkında söylediklerinizden sonra yan yana oturmanız bana garip geldi…

Belki de siyasetin mayasında bu vardır ama ben hakkında bir araba laf söylediğim adamla yan yana oturup da birlik beraberlik mesajı vermem…

Sanırım bu yüzden de benden siyasetçi falan olmaz…

Siyasi kariyerimi bu şekilde başlamadan bitirerek hem Erhan Arıklı’ya hem de Talip Atalay’a şunları sormak istiyorum…

Talip Bey; Basın açıklamasında “28 Nisan’da omuz omuza yürüyeceğiz” dediniz…

Erhan Bey hakkında söyledikleriniz için kamuoyundan ve Erhan Beyden özür dileyecek misiniz?

Yoksa yükselerek devam mı edeceksiniz?

Eğer öyle ise nasıl olacak da “Omuz omuza” yürüyeceksiniz?

Bugüne kadar Arıklı’nın icraatları madem size göre yanlıştı, partinin bir milletvekili olarak mı ses çıkarmadınız? Yoksa sizde mi bu icraatları desteklediniz? Veya ne oldu da ters düştünüz ve Genel Başkanlığa aday oldunuz?

Erhan Bey; “İhanete uğradım” dediniz…

Bu ihanet ikliminde 28 Nisan’da kurultayın gerçekten sağlıklı bir şekilde yapılacağına inanıyor musunuz?

Basın toplantısında Talip beyin kendince esprili söylemlerinden gerildiğinizi gördüm…

Sizce centilmence bir yarış olacak mı?

Geçen gün dediğiniz gibi kaybederseniz başınızı alıp gidecek misiniz?

Yoksa bu zamana kadar birbiriniz hakkında söylediklerinizi yuttunuz mu?

Yine diğer bir soru daha…

Karayolları ve Posta Dairesi Müdürlerinin kendi arzuları ile izne çıktığını söylediniz…

“Görevden alınma” dedikodularının altında Talip Beye destek verdikleri yönündeki iddialar neden olmuş olabilir mi?

Sosyal medyadan açıkça verilen destekler varmış diyorlar…

Ve siz de bunları hoş karşılamamışsınız diyorlar…

Erhan bey ve Talip Bey…

Karşılıklı bunca ağır söylemin ardından…

Hesap defterlerini kapattınız mı?

Basın açıklamanızda her ikinizin de vurguladığı gibi…

Centilmence bir kurultay olacak mı?

Brütüs…

İhanetin simgesi…

Bir süre Kıbrıs’ta görev yaptı…

Sonra Sezar’ı sırtından bıçakladı…

Ve tarihe mal olan “Sende mi Brütüs?” sözü ortaya çıktı…

Brütüs Sezar’ı sırtından bıçaklamaktan çekinmedi…

Yoksa Brütüs ihaneti bu topraklarda mı öğrendi?