Bütün Ortadoğu halklarının bayramıdır nevruz. Anlamı ve simgesi ‘ateşle’ direnişi başkaldırıyı temsil eder. Efsanelerde geçtiği gibi:  Zalim kral Dehak’a karşı demirci Kawa’nın başkaldırısı ve dağlarda yaktığı ateşle başladı…

 

 

 

Bugün özellikle Kürtlerle özdeşleşip,  Kürtlerin milli bayramı haline gelmiştir. Her yılın, mart ayının 17’si ile 21’i arasında dünyanın dört biryanında kutlanır. Tüm Kürtler; genci, yaşlısı, çocuğu, erkeği ve kadınıyla nevruzun kutlanıldığı günde evlerinden çıkıp, nevruzun simgesi ‘ateşi’ yakıp coşkuyla kutlarlar bayramlarını.

Eğer siyasi, kültürel anlamda Kürtlere düşman değilse kimse rahatsız olmaz bundan. Ve rahatsız olanlar varsa özellikle tipolojileri inceleyin;  birinci derecede faşisttirler bunlar. Çünkü bir halkın milli bayramından rahatsız olmak için faşist olmanız yeterlidir, Allah’tan düşmanıma dilemem faşistliği, faşistlik insanlıktan çıkmanın diğer adıdır çünkü.

Ve bu yıl yeni bir moda türemiş: direk nevruz yasaklanmıyor. Ama Kürtlerin bayramlarını ne zaman kutlayacaklarına başkaları karar vermeye çalışıyor, kimin ne haddineyse artık, bununla sözde Kürtleri baskı altında tutacaklarını zannediyorlar. Eğer mantıklı bir açıklamaları varsa dinlemeye hazırız ama mantıklıysa.  Kaldı ki mantık şunu gerektirir; 21 Mart’ta ısrar ediyorsan o günü tatil ilan et ki sözünde ve özünde samimi olduğuna inanalım. Bunun dışında dayatmaların tek bir anlamı vardır o da: zulümdür.

Zulüm üstüne sayın başbakanın güzel bir hatırlatması vardır. Ben de bunu tekrardan hatırlatmak isterim belki söylediklerini unutuyorlardır.  ‘Zulüm ile ahbap olanın akıbeti berbat olur’ sözü bu konuda çok manidardır. Ve yine sayın başbakanın buna binaen ‘biz zulüm ile dayatılanları demokrasi ile bertaraf edeceğiz’ sözünün kıymeti harbiyesi nerde kaldı diye sormak isterim?

Bunu özellikle AKP’nin genel Kürt politikası ve İstanbul ile Diyarbakır valiliklerinin nevruzla ilgili yaptıkları dayatma ve zulümlerine dair söyledim.  Özellikle İstanbul ve Diyarbakır valiliklerinin nevruz arifesinde aldıkları bu kararın kimseye faydası olmayacağını açıktır. Toplumu germek gibi bir amaçları varsa kararları kesinlikle doğrudur. Ama bunun yanında Kürtleri baskı altına alıp ‘diktatör’ gibi kararlar vererek Kürtleri sindirebileceklerini düşünüyorlarsa, bu kararların Kürtleri birlik ve beraberlik adına daha bir kenetlendirdikleri göreceklerdir. 

Türkiye’de nevruz adına manzara bu iken, Kıbrıs’ta özellikle üniversitelerde eski demokratik ve hoşgörülü tutumlarını bırakıp Türkiye’yle benzer tutumlar sergilemekten geri kalmadılar. Özellikle Yakın Doğu Üniversitesi (YDU) binlerce Kürt örgencisi görmezden gelip bu seneki nevruz kutlamalarına izin vermedi.  Önceki yıllarda okuldaki nevruz kutlamaları çok coşkulu geçtiği bilinmektedir. Bunun yanında her hangi bir kötü durumda yaşanmadı ve yaşanacak gibi de görünmüyordu. Kürt öğrencilerle beraber demokrat Türk öğrencileri, Araplar, Afrikalılar, Azeriler ve aklıma gelmeyen daha başka etnikten örgencilerle beraber güzel bir şekilde kutlanıyordu. Ve bu Yakın Doğu Üniversitesi’nin (YDÜ) akademik, çok çeşitli, demokratik tutumlarına yakışıyor. Bu yılki nevruz için böyle bir yasağın gelmesini YDU’nun içi büyük bir yanlış ve eksikliktir…

17 ile 21 Mart arası kutlanacak nevruzun huzur ve barış içinde geçmesini diliyorum (tabi devlet bu huzur ortamını bozmasa) ve Kürtçe nevruz kutlu olsun anlamına gelen’ newroz piroz be’  diyorum…