Hükümetin aldığı kararlar sürekli mahkemelik oluyor. Emeklilerden vergi kesintisi mahkeme kararıyla durdurulmuştu. Son olarak Zeyko arazisinin Kaya grubuna devri mahkemece iptal edildi.

Siyasal iktidar tarafından alınan kararların sık sık davalık olması ve mahkemeden dönmesi, ciddi bir arızaya işaret ediyor.

İptal kararları her şeyden önce hukuka özen gösterilmediğinin kanıtı. Hükümet belli ki karar alırken, yasalara uygunluk konusuna pek kafa yormuyor. Bu ciddi bir sorun. Fakat asıl problem bu değil.

Esasen, hükümetin yasaları göz ardı etmesine yol açan koşullara bakmak gerekiyor. Bir hükümetin göz göre göre hukuksuz iş yapmasına neden olan şey ne olabilir? Bu, elbette onu hukuktan daha fazla ürküten bir şey olmalı. Yasayı çiğnediği zaman bunun sonucuna katlanmayı göze alabiliyorken, hilafına karar almaktan çok korktuğu bir şey…

Hükümetin özellikle önemli kararlarda Türkiye hükümetinin etkisi altında kaldığına ilişkin kanaat oldukça yaygın. Yasal çerçeveden yoksun hamlelerle girişilen işlerin çokluğu, bu kanaati doğruluyor.

Anlaşılan hükümet her karar aşamasında şu ikilemi yaşıyor: Hukuku mu çiğneyelim yoksa Ankara’nın telkinini, talimatını mı?

İşin vahametini artıran şey, sadece hukukun değil kamuoyunun da eskisinden çok daha az hesaba katılıyor olması. Öyle kararlar alınıyor ki, sokak hop oturup hop kalkıyor… İnsanlar her ortamda bu kararı beğenmediklerini anlatıyor … Eylemler yapılıyor… Medya eleştiriyor… Ama karar değişmiyor...

Ülkede yasalar gibi, halkın ne düşündüğünün de pek bir önemi kalmamış gibi… Bu sanıldığından çok daha büyük bir sorun.

Normal şartlarda bir ülkede siyaset, o ülkenin yurttaşlarınca ortaya konulan iradeye sadık kalarak iş görmek zorundadır. Ama bizde siyasetin şirazesi çıktı. Halk politik alanın merkezinden uzaklaştırıldı. Siyaset erbabının yurttaşla bağı koptu kopacak.

Açılan dava sayısındaki patlama işte bu siyasal yamulma halinin eseri. Örgütler artık söz söyleyerek, eylem yaparak, kamuoyu oluşturarak hükümeti etkileyebileceklerine dair inançlarını yitirdiler.

Politik kamusal alan, hükümetin panik içinde ve aceleyle aldığı kararların döndürülebileceği bir yer olma niteliğini kaybetti. Artık adaletin tokmağından medet umuluyor.

18 Temmuz Pazartesi günü DAÜ okullarının Doğa grubuna verilmesine ilişkin ara emri başvurusunun sonucu açıklanacak. İnsanlar bir kez daha çareyi siyasette değil mahkemede arayacaklar. Eğer bu karar da davacılar lehine çıkarsa, hükümetin hukuk karşısındaki ağır yenilgisi tescil edilmiş olacak.

Bu durumda hiçbir şey eskisi gibi yürütülemez. Yasaya ve yurttaşa aldırış etmeden yapılan siyaset, kaos ve marazdan başka bir şey üretemez.

Bir ülkede halkın çare aradığı yer olarak kala kala mahkeme salonları kaldıysa, o ülkede siyaset ölmüş demektir.

Siyaset öldüyse ülke de ölmüştür…