Şu saatten sonra istediğiniz kadar “iç tüzük”, “hukuk”, “demokrasi” deyin. Kürsüdeki o trajikomik operasyonu sergiledikten sonra ciddiye alınacak bir tarafınız kalmadı.

İlk soru şu: Muhalif milletvekillerini kürsüden aşağıya niye ittiniz? Yanıtınız “iç tüzüğü çiğneyip kürsüyü işgal ettiler de ondan...” gibi bir şeyse, iç tüzük sizin için “çok mühim” demektir.

Öyleyse diğer soruyu yanıtlayın: Çeke çeke, ite ite kürsüden adam atmak, o tanrısal iç tüzüğünüze uygun mu? Uygun değilse sizi kim, nereden atsın?

Birkaç soru daha: TDP Başkanı Mehmet Çakıcı daha önce 10 saatin üzerinde konuşmuştu. O zamanki iç tüzük başka mıydı? Şu iç tüzük bu kadar mühimse niye her zaman uygulanmıyor?

Uzun konuşmak iç tüzüğe aykırıymış. Aslında konuşmayı kısıtlayan bir iç tüzük, parlamenter sisteme aykırıdır. Çünkü “parlamento”; Fransızca’daki “parle”, yani “konuşmak” fiilinden türeyen bir sözcük.

Sözü kısıtlayan ve süreye bağlayan uygulamaların, parlamentonun doğasına ve ruhuna uygun olmadığını savunan geniş bir literatür var. Konuşma süresini serbest bırakan parlamento sayısı da az değil.

Milletvekili dokunulmazlığını tartışmaya açan ülkelerde; dokunulmazlığın kaldırılmasını savunanlar dahi “kürsü dokunulmazlığı esastır” derler. Yani bir milletvekiline kürsüdeyken dokunulamayacağını teslim ederler.

Oysa siz birbirinizi dolduruşa getirip; “çeke çeke indirin” diye nida savurarak kürsüye hücum ediyorsunuz. Sonra da masumlaşıp bir sürü “medeni” laf sıralıyorsunuz: “İç tüzük efendim”; “hukuk beyler”; “yasak kardeşim...” Peh!

Parlamento hukukunda “obstrüksiyon” diye bir kavram vardır. İngiliz parlamento geleneğinin doğurduğu bir kavramdır bu... “Engelleme” ya da “tıkama” manasına gelir.

Milletvekillerinin herhangi bir yasayı önlemek veya erteletmek için önerge vermesini, uzun konuşmalar yapmasını tanımlar. Hukuka aykırı bir davranış değildir ve örneği çoktur.

Mesela İngiliz parlamentosunda saatlerce konuşan ve hatta kürsüde bir kitabı baştan sona okuyup bitiren İrlanda kökenli milletvekilleri meşhurdur.

Bizdeki yeni moda şu: “Efendim; hatip konu hakkında konuşsun...” Sanki süresi içinde tamamlanan konuşmalar hep konuyla ilgiliymiş gibi... Zaten bir konuşmanın, konuyla ilgili olup olmadığına karar vermek öyle kolay mı?

İyi bir hatip, sözlerini teşbihle ve ironiyle zenginleştirip, felsefeye bulayarak servis ederken, ilkokul düzeyindeki kompozisyon kaideleriyle sınırlanabilir mi?

“İşgalci” milletvekilleri, kürsüde pankart açmışlar: Utanmazlık, kepazelik, rezillik, hukuk dışılık! Say gitsin... Sanki zamanında Meclis’te müsamere çocuğu gibi düdük çalan benmişim gibi...

Operasyonu gerçekleştiren kürsü mangasının, en iştahla çarpışan vekillerinden biri, hemen ertesi sabah televizyona koşmuş ve içini dökmüş: “Meclis’in saygınlığı kalmadı; umarım 2012’de Meclis’te daha güzel davranışlar olacaktır.”

Akşam dayak at; sabah güzellik dile... Pek âlâ!

Siz merak buyurmayınız; Meclis’in saygınlığı torbaya girdi geliyor. Nerden mi biliyorum? Noel Baba söyledi…