Yazmaya değer ne var diye, belli bir saate kadar gündeme baktım. Haberler yine oluk oluk aktı. Hakikaten ne çok şey oluyormuş şu küçücük memlekette...

Biraz zorlayınca, insanın bunca şey içinden bir yazı çıkarması hiç de zor değil. Alt tarafı birkaç yüz kelime... Yeter ki içiniz sıkılmasın... Yaptığınızın bir manası olduğuna inanın ve lüzumsuz yere kalem oynattığınız hissine kapılmayın.

Dün gün boyu sağda solda hükümet içindeki kavgaya ilişkin sayısız haber dolaşıma girdi. Gazeteler, radyolar, televizyonlar, internet siteleri bu konuya gömüldü. Onca haber, yorum ve kulis bilgisi, meseleye ciddi bir hava katsa da konu, özü itibarıyla “boş.”

Herkes kişisel PR’ı için bir köşeciğe mevzilenmiş. Kulis sızıntısı çok ama malumat yok. Birileri gazete sayfaları üzerinde itişip kakışıyor. 

Kavganın sebebi ne; taraflar niçin uzlaşamıyorlar; tartışmanın “kamusal” yanı neresidir? Başbakan “genç bakanları” niye görevden almak istiyor ya da Cumhurbaşkanı ne diye “ben genç bakanlarımı kimseye yedirmem” diye çıkışıyor?

Bu ülkede bazı bakanlar görevden alınsa ne değişir, alınmasa ne değişir? Çıkıp da “Başbakan haklı” diye saf tutmak ya da “bu bakanları biz de yedirmeyiz” diyerek politik lobilere omuz vermek size de boş gelmiyor mu?

Bu arada Cumhuriyet Meclisi toplandı. Gündemindeki konular mühim. Fakat manzara aynı: Boş koltuklar, kürsüde bildik simalar... Konuşmaların “Sayın Başkan, Sayın Bazı Milletvekilleri ve Sayın Koltuklar” diye başladığı bir garip yer... 

Bu manzaraya bir kez daha şahit olduktan sonra, “bu Meclis beni temsil etmiyor” sözü etrafında kopartılan fırtına ne kadar da anlamsız geliyor... Şu saatten sonra “bu Meclis beni de temsil etmiyor” diye yazmak için harcanacak enerjiye bile günah değil mi?

Bir başka konu… On binlerce kaçak işçiden söz ediliyor. Bugüne kadar üç beş sefer çıkarılan “son af”ların, “şimdilik” en sonuncusunda skor 2400 olarak açıklandı. KKTC devletinin çağrısına kulak veren işçi sayısı bu kadarmış.

Alın size bir düş kırıklığı nedeni daha… Günlerce “kaçak sorunu çözülüyor” muştulu kampanyanın esiri ol; sonra “2400 iyi rakam; sevinin” demediği kalan bakanlığın neşeli açıklamasını oku… İnsanda yazma şevki mi kalır?

Arada yağan ziyaret, kabul ve demeç haberlerini saymıyorum bile… Bakan bey, bir mandırayı ziyaret etmeye görsün; bu bile haber oluyor.

Bir de reklam şampiyonu şirketlerin, internet sayfalarındaki sekiz ana haberden dördünü kaplayacak kadar yükselttikleri “muhteşem” performansları var...

Gündem dediğiniz işte böyle bir şey. Bol kulis, çok reklam ve bir dolu lüzumsuz haber…

Memlekette hakikaten çok şey oluyor... Ama yazacak hiçbir şey yok!