Kıbrıslı Türklerin en büyük sorunu küresel çağda “yerel”e hapsolmak…

Bu topraklarda dünyaya meydan okuyarak kendi kabuğuna çekilmeyi telkin eden siyasal görüşlere artık itibar edilmiyor. Topluma küçücük bir kavanozun içinde yalnız başına dönen bir balık gibi yaşamayı öğütleyen siyasal zihniyet çoktan çöktü.

Her taraf kapalı kalmaktan küf bağladı. Yenilenip tazelenmenin yegâne yolu yer kürenin bir parçasına dönüşmek.

Şu saatten sonra ne “böyle de idare ederiz canım; ne varmış halimizde” kanaatkârlığının; ne de “çözümü beklemekten başka çare yok” ezberciliğinin siyasal karşılığı var. Maharet bu topluma yaşamsal enerji akıtacak küresel damarlara ulaşmak…

İslam İşbirliği Örgütü bu konuda bir süredir olumlu sinyaller gönderiyor. Örgüt önce “Kıbrıs Türk Devleti”ni gözlemci yaptı. Arkasından “ambargonun yanlış olduğunu” açıkladı.
Hatta ambargoya karşı özel bir proje önererek; “Kıbrıs Türk Devleti”nde yetiştirilecek ürünler için pazar sağlamayı vaat etti.  Ayrıca Genel Sekreteri’nin şahsında Kuzey Kıbrıs’ta defalarca temsil edildi.

İslam İşbirliği Örgütü dün önemli bir açılım daha yaptı. Endonezya’daki 7’nci İslam Konferansı Örgütü Parlamentolar Birliği (İKÖPAB) toplantısında “Kıbrıs Türk Devleti ile ilişkileri güçlendirmekten” söz etti.

Karada, Örgüt’e üye ülkelerin izolasyonun aşılması için Kıbrıslı Türkler’e yardımcı olmaları istendi. Bu amaçla Kıbrıs Türk Devleti ile etkin işbirliği yapmanın ve her alanda yakın ilişkiler kurmanın önemi vurgulandı.

Her zamanki karamsarlıkla bu açıklamanın üzerini çizmek de mümkün. Doğrudur; karar kâğıt üstünde kalabilir. Fakat tersi de olabilir. Bu kadar açık ifadelerle kendini bağlayan bir örgütü daha fazlası için harekete geçirmek niye o kadar zor olsun ki?

Eski adıyla İslam Konferansı Örgütü, yeni adıyla İslam İşbirliği Örgütü, uluslararası hukuk tüzel kişiliğine haiz 43 yıllık bir teşkilat. Üye ülke sayısı 57.

Kıbrıs Türk Devleti’nin yanı sıra Rusya Federasyonu, Bosna Hersek, Tayland ve Orta Afrika Cumhuriyeti de “gözlemci” olarak teşkilatla ilişkili.

Üyeleri arasında çok sayıda Ortadoğu ülkesi var. Hani şu, yıllar önce canlı hayvan ve hellim sattığımız ülkeler… Teşkilatın bu açık çağrısından sonra basit hamlelerle yeniden Ortadoğu pazarlarına açılmak hiç de imkânsız görünmüyor.

Yapılması gereken ilk şey izolasyon ve ambargo kararlarına kaynaklık eden “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” isminde inat etmekten vazgeçmek. “Kıbrıs Türk Devleti”nin ilanı en azından İslam ülkeleriyle ilişki kurmaya büyük katkı sağlayabilir.

İKÖPAB’ın kararında “izolasyonlara son vermenin Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı olmayacağı” ifadesinin yer aldığını da önemle not etmek gerekiyor.

Kıbrıslı Türkler olarak hep beraber eski plaklarımızı döndürmeye ve kederli ezgilerimizle marazlanmaya devam edebiliriz. Ama başka seçenekler de var.

Öyle ya da böyle “yerel”den taşıp “küre”ye akmak zorundayız…