Telefonda arayan dostum;
“Hayırdır, senin gibi mücadeleci adam nasıl olur da peşkeş çekilen DAÜ okulları konusuna bu kadar soğuk bakar?” diye sitem etti bana…
“Öyle bir şey söz konusu değil ama sıra sadece kendine geldiğinde canı yanarak feryat eden, rejimin sivri ucu kendisine batmadığı zaman sus-pus olan herkesin yaptığı gibi, ben de enerjimi salt benim önem verdiğim bölgesel-grupsal sorunlara ayırıp, ekonomik kullanıyorum galiba” şeklinde espriyle karışık bir cevap verdim sitemine…
“Ama aynı gemideyiz, birimiz gidersek öbürümüze de sıra gelecek değil mi?” diye sordu bu kez heyecanlı ve öfkeli dostum…
Ona yine soruyla yanıt verdim:
“Bugün ‘özelleştirme’ adı altında Kıbrıslı Türklere ait kurumlar birer birer pazara sürülürken, eğer sıra DAÜ okullarına gelmemiş olsaydı, ya da diyelim ki DAÜ’deki kriz, sendika, veliler, öğrenciler ve Mağusa halkının istediği gibi sonuçlansaydı;
Ülkenin dört bir tarafında bu rejimin saldırısına uğrayan diğer kurumlar ve insanlar için aynen bugün yaptığınız gibi yollara düşüp eylemler yapacak mıydınız? İddialı pankart ve sloganlarla dayak yemeyi de göze alan bir adanmışlık sergileyecek miydiniz?”
Kısa bir süre sustu ve şunları söyledi:
“En azından ben, o mücadelelere de aynen DAÜ’deki gibi destek verirdim”…
“Peki senden başka kaç kişi? Senin kişisel katkının ötesinde, DAÜ eylemlerine katılanlardan kaçı, diğer insanlarımız ve kurumlarının uğradığı mağduriyetlere aynı kararlılık ve adanmışlıkla sahip çıkabilecekti?” diye bir daha sordum.
İşte o zaman biraz geriledi ve ??sen de`aklısın, mücadele bir bütünsellik teşkil etmedi? i süre.e, hepimizi tek tek bitirecekler” diye nokta koydu konuşmasına…
“Evet, sorun ne tek başına DAÜ, ne de bir başka bölgesel sorundur, sorun genel bir rejim sorunudur” dedim.
Öyle ya… Rejim, ancak kendi kurumunmz ve ç?lışcnlarının kazanımları üzerine gittiği zaman ayaklanırsanız, geç kalmış olursunuz.
Oysa D?Ü’de??önce başka kurumlarımız ve çalışanlarının hak5arı i?;in çok kavga verildi geçmiş iki yıllık UBP iktidar?? döneQinde…
Öğretmenler, memurlar, işçiler, sendikacılar, narenciyeciler, taksiciler… ‘Özelleştirmeye’ aday pek çok kurumun çalışanlarıyla çeşitli sivi? toplumkuruluşları haklarını aramak için enaz DAÜ’ dek$ son eysem kadar heyecanlı eylemler sergilediler, arbede içinde yaralandılar.
Lakin masa başı birkaç bildiri dışında, diğer bölgelerden aktif desteği boşuna beklediler.
Doğrudur, toplumsal bir sorundur ve elbette desteğe ihtiyaçları ??rdı.
Ama rejime karşı verilen diğer bölgelerdeki mücadeleler de toplumsal birer sorundur ve çeşitli kesimlerden insanlar sadece sıra kendilerine geldiği zaman davranma, diğer taraflar yanarken ise sadece bildirilerle “yasak savma” pozisyonunda kalırlarsa mücadele kaybedilir.?ont>Lo?al sorunlarla sınırlı kalan eylemler kolayca dağıtılır, polisle vatandaşlar birbirlerine girer, herkesin yediği dayak da yanına kalır ama rejim ile iktidarı da bildiğini ?eya cld,?ğı talimatın gereğini yerine getirir.
Hakla?ı içi? mücadele eden bütün unsurlar her bölgesel eyleme gnel b?rsi?asi rejim sorunu olduğu bilinciyle omuz vermeli, bütün güçlerini bu hedefe doğrultabilmelidir. Bugün DAÜ’de mücadele eden yHrın LA-?’de olabilmeli, ertesi gün Lefke Gazi Lisesi’nin ?apatıl?aması için eylem planlayıp oraya yüklenebilmelidir.
Tabii mütereddit olmayan doğru ve kararlı bir siyasi önderlik de şart…
* * *
Bir y>zımda “bu ülkede herkes kendine eylemci, başkasının eylemine yabancı” de?iştim.
Hala aynı fikirdeyim. <+ont facr="Arial, sans-serif">Siyasi rejim, eylemcileri alt kenVi sorunlarına odaklı eylemlerde ve ülke çapında desteksiz bir pozisyonda kıstırdıkça da, onları dağıtacaktır. Böylece lokal sorun çemberini kıramayan protestolar, rejimin de eylemlere karşı daha fazla aşılanmasını ve bir sonraki eylemi daha r%hat kı?masını sağlayacaktır.
Umarım en azından buXaşamad, gereken dersler çıkarılır.