Kamuda “ikinci iş yasağı” konusunda yazdıklarımız;

Bu yasağı düzenleyen yasalara uyulmadığını;

Yani yasalara aykırı bir durumun yaygın bir şekilde devam ettiğini de bir kez daha hatırlatmış oldu herkese...

“Herkese” diyorum ama... Başta “demokratik hukuk devleti” şeklinde tanımlanan KKTC devletine...

Dün ülkenin önde gelen partileriyle çalışanların örgütleri, yani sendikalardan bu konuda gelen değerlendirmeler;

Yasalara ve yasağa rağmen “kamuda ikinci işin” devam ettiğinin de teyidi oldu bir yerde...

Demek ki yasalara aykırı bu durumun;

İktidar da farkında, muhalefet de, sendika ve sivil toplum örgütleri de...

Yasaya aykırı bir işin yapılmaması gerektiği, işin içinde vergi kaybı da dahil olmak üzere;

Gençlerin önünün tıkandığı ve bir yerde haksız-kayıtsız kazanç sağlandığı üzerinde duruldu.

Daha “ılımlı” sayılacak birtakım yaklaşımlarda ise;

En azından ilgili yasanın yeniden ele alınması, devletin vergi kaybının önlenmesi, gençlerin önünü tıkamayacak bir düzenleme yapılması gerektiği ifade edildi.

Anlayacağınız... Bu durumdan şikayetçi olmayan yok...

İktidarından muhalefetine, sendikasından sivil toplum örgütüne kadar...

Peki öyleyse geniş bir konsensüsün olduğu bu konuda;

Neden o oranda etkili bir adım atılamıyor, baskı oluşturulamıyor?

“Kamuda ikinci iş” konusuna karşı duruş, prensipte ve söylemlerde var...

Eylemler veya hareket noktasında ise;

Mesele “tabu” haline dönüşüyor bir anda...

Karşı çıkış noktasındaki söylem birlikteliği;

Eylem birlikteliğine dönüşemiyor bir türlü...

Neden?

Eee... Devlet en büyük işveren haline dönüşürse;

Dolayısıyla burada istihdam edilenler de;

Her seçimin sonucu üzerinde ciddi anlamda “belirleyici rol” oynayan bir oy deposu haline gelirse;

Ve de eğer, kamuda çalışıp da ayrıca ikinci bir iş tutanların sayısı, bu oy deposunun içinde hiç de küçümsenemeyecek bir oranı teşkil ederse;

Hemen her siyasi parti bu “tabunun” üzerine gitmekten bir ölçüde tırsar...

Rejimin en güçlü dayanaklarından ve en önemli avanta manivelalarından birisidir çünkü “kamuda ikinci iş”...

Ayan beyan bilindiği halde hiçbir siyasi parti seçim öncesinde;

“Kamuda ikinci iş meselesinin üzerine tavizsiz gideceğim” diyemiyor avaz avaz meydanlarda...

Hatta seçim bildirgelerine bile koymuyorlar çoğu kez bu sorunu...

Sendika yönetimleri de söylem olarak veya ilkesel bağlamda “kamuda ikinci iş yapmaya” karşı çıkarlar ama...

Kendi üyeleri arasında bile hoşnutsuzluk ve homurdanmalara yol açar bu durum çoğu kez...

Çünkü devlette istihdamın sağlandığı hemen her meslek alanında;

İstihdam edilenlerin – ister mesai saati içinde, isterse dışında – o konuda “özel iş” de yaptıkları, hatta “özel işyerleri” olduğu ortada...

Eğitim, sağlık, telekomünikasyon, elektrik, tapu, çeşitli mühendislik-mimarlık alanları...

Devletin bu alanlarda yeterli hizmeti verememesi ve genel anlamda ücretlerden doğan memnuniyetsizlik nedeniyle;

Kamuda görevli bu işin “kompetanı” personelin;

Vatandaşın taleplerinin yoğunluğuna da paralel olarak “özel hizmet arzı” sağlaması da kaçınılmaz oluyor.

E herhalde siyasi iktidarlar da bu konulardaki devlet yetersizliğinin farkındalığında;

Etkin bir denetleme ve yasal müeyyide uygulamaktan uzak duruyor, bir şekilde göz yumuyorlar “ikinci işe”...

Meslek örgütleri veya sendikalar da mevcut sosyo-ekonomik şartlarda camialarının, üyelerinin sıkıntılarını ön plana çıkararak;

İktidarın göz yumduğu hadisenin üzerine tavizsiz ve kararlı bir şekilde gidemiyorlar.

İlkesel söylemlerle yetiniyorlar, eylemsel düzeyde bir strateji geliştiremiyorlar.

...

Mesele;

Bir rejim sorunudur esasında...

Ve de rejimin en büyük dayanaklarından biri olan böylesi çetrefilli ve “tabu” haline dönüşmüş bir konuda;

Ya başta Meclistekiler olmak üzere – iktidar partisi de dahil - siyasi partiler ve çalışan kesim örgütleri ortak bir paydada buluşarak hareket edecekler;

Ya da olduğu gibi rejimin değişmesiyle sorun kökten halledilmiş olacaktır.

Bu bakımdan biraz bekleyeceğiz gibi geliyor bana...

Ama olsun...

Bu aşamada böylesi “tabu” haline gelmiş bir konuyu gündeme sokmaya çalışmak da birşeydir kanaatimce...

Biz yazarlar olarak bir farkındalık yaratmaya çalışalım, şimdilik ilkesel düzeyde de olsa bu konudaki görüş birlikteliklerini artıralım ki, bir hareket zemini oluşabilsin en azından...

Konunun gündemde kalması ise;

Toplumun buna ne kadar inandığı ve sahip çıktığıyla ilgilidir büyük ölçüde...