Dikkat ettiniz mi bilmiyorum...

UBP’de en basit olumsuz bir hadiseyi bile Başbakan ve Genel Başkan İrsen Küçük’e karşı yıpratıcı bir fırtınaya dönüştüren “parti içi muhalefet”;

Ya da kurultaydan kalan tanımıyla, “Kaşif cephesi”;

Lefkoşa’da “Amiral gemisinin” muhalefete kaptırılmasının ardından bu kez avaz avaz bağırmıyor, Küçük yönetimine veryansın etmiyor...

Öyle ya... LTB seçimleri;

UBP’nin İrsen Küçük’ün Genel Başkanlığında girdiği ilk seçim...

Ve UBP bu seçimden ikinci parti çıkmasına rağmen;

Ana muhalefet CTP’ye yüzde 10’a yakın bir farkla geçilmiş... Yenilmiş yani...

Açık bir fark sayılır bu...

Son bir haftada DP’ye yönelik operasyonlar da olmasa;

UBP Lefkoşa seçiminden üçüncü parti çıkacaktı.

Buna rağmen kurultayın “Kaşif grubundan” etkili bir ses çıkmıyor.

Bıraktık “etkili sesi”...

Hiç ses çıkmıyor...

“Yasak savma” babında bile bir eleştiri yapılmıyor.

Oysa o kadar hınç ve hırs doluydu ki kurultay ve takip eden mahkeme sürecinde “Saray” güdümlü UBP muhalefeti;

Başbakanlık bütçesi görüşülürken bile UBP grubunu eksik ve zor durumda bırakmışlardı Meclis’te...

Hani, bu konuda ısrarlı olsalar hükümeti bile düşüreceklerdi.

Neyse ama... Onların niyeti hükümeti düşürmekten çok, İrsen Küçük’ü düşürüp iktidarın ve dolayısıyla rejimin başına geçmekti, bunları daha önce de yazdık...

Lakin şimdi UBP’nin;

“Amiral gemisini”, hem de Genel Başkan’ın ilk seçim deneyiminde kaybetmesine rağmen;

“Parti içi muhalefet” sus pus...

Oysa LTB krizi üzerinden az hesaplaşmaya girişmemişlerdi mevcut UBP yönetimiyle...

Şimdi neden hesaplaşamıyorlar?

  1. UBP’de artık “Kaşif önderliğinde” örgütlü bir muhalefet yok... Kaşif’in “parti içi muhalefet önderliği” kurultaya kadardı, etrafında toplananlar da kendisini çok desteklerinden değil, “abilerinin” Küçük karşıtlığının neden olduğu bir güdülenmeyle İrsen Bey’e karşı bayrak açmışlardı. Şimdi önümüzde kurultay falan yok, organize bir muhalefet de yok. Vaktiyle Kaşif Bey’in etrafında toplananlar, şimdi organize olmayan bir tavır belirleme sürecinde...

  2. Öyle anlaşılmaktadır ki, Küçük yönetimindeki UBP iktidarı, - çok büyük bir sürpriz olmaz ve “Kıbrıslı Türkler bir devrim için sokağa dökülmezlerse” - 2014’e kadar Ankara hükümetinin de desteğiyle düşe kalka gidecektir. Bu noktada kurultayın ikinci turuna kadar Kaşif önderliğindeki “parti içi muhalefet” grubu içinde yer alanlar, bu başlık altında organize olmak yerine, bireysel düzeyde ne yapabileceklerine ilişkin stratejilere meyletmişlerdir.

  3. Hep söylediğim gibi, UBP’nin “büyük bir çıkar şemsiyesi” olması ve genel seçimlere bir yıllık bir süre kalması nedeniyle, milletvekilliğini garanti etme telaşına düşen bir zamanların “Kaşif grubunda” yer alan vekillerin bir bölümü, İrsen Küçük yönetimine “biat etme”, bir grubu “kabine pazarlığına girme”, diğer birkaç tanesi de, “Saray”ın yeni stratejilerini bekleme moduna girmişlerdir.

  4. Defalarca yazdım, İrsen Bey, LTB seçimlerini kaybetmeyi göze almış ancak bu kayıpla birlikte, “parti içi muhalefete” ama özellikle “Saray”a çok yakın olan bir LTB başkan adayı çıkararak, kurultay muhalefetinin kendi yönetimine karşı “başarısızlık” başlığı altında geniş çaplı bir harekete girişmesinin ve eleştiri bombardımanının da önünü büyük ölçüde almıştır.

  5. Bu durum, “parti içi muhalefet” için öyle bir “ketenpereye gelme” hadisesi oluşturmuştur ki, İrsen Küçük karşıtları “biz zaten senin çıkardığın adayı desteklemedik” dedikleri takdirde, kendi iplerini çekmiş olacaklardı, “LTB seçiminde UBP adayına bütün gücümüzle destek verdik” dedikleri durumda ise, İrsen Bey’in “hani verdiğiniz destek, neredeyse Lefkoşa’da üçüncü parti oluyorduk, demek ki yeterince destek vermediniz” cevabını almaları da kaçınılmazdı.

  6. Sonuçta İrsen Bey, allem etti, kallem etti, LTB seçimlerindeki kaybın faturasını da büyük ölçüde “Saray” ve “parti içi muhalefete” çıkarma gibi bir siyasi avantaj elde etti. Üstelik 14 aylık LTB yönetimi sırasında yeni Başkan ve partisinin hata yapmasını, tökezlemesini bekleyip, bunun üzerinden bir yıl sonra yapılacak genel ve yerel seçimlere yönelik propaganda yapmak için adeta “pusuya yattı”...

  7. UBP kurultayının “Kaşif grubunu” oluşturan vekiller arasında da artık, İrsen Bey’in partinin başından gitmesi gündemi değil, “nasıl olur da bir yıl sonraki seçimlerde yeniden milletvekili adayı olurum veya tasfiye edilmem” gailesi ön plana çıkmış bulunuyor.

  8. Ve aslında seçimli bir kurultay enaz iki yıla kadar ufukta görülmediği için “Saray”ın şu aralar İrsen Bey’e karşı etkili bir hamle yapma olasılığı da çok yüksek gözükmüyor, sadece pazarlıklarla olası yeni bir Bakanlar Kurulunda bir şekilde yer kapma düşüncesi ön plana çıkıyor.

...

Şimdi... İrsen Bey 2014’e kadar kabinede bir değişiklik olmayacağından söz ediyor ama...

“Zorunlu değişiklik” gibi gerekçeler de var işin içinde...

“Mücbir sebepler” yani...

Örneğin bizim duyduğumuza göre;

Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün’ün kendi isteğiyle Bakanlıktan ayrılma niyetinde olduğudur.

Eh... Türkiye’deki iktidarın Kuzey Kıbrıs’taki en büyük gözdesi durumundaki Turgay Avcı ile ilgili ısrarlı talepleri yerine gelmiş olur böylece...

İçişleri Bakanı Nazım Çavuşoğlu’nun da Ankara hükümetiyle bir türlü yıldızının barışmadığı ve özellikle yeni ve topyekün vatandaşlıklar konusunda biraz “ayak sürüdüğü”, sorunu “zamana yayarak” halletme eğiliminde olduğu konuşuluyor siyasi kulislerde...

Türkiye’deki iktidarın Turgay Avcı’dan sonra bir başka gözdesi olan Tahsin Ertuğruloğlu ne güne duruyor?

Çavuşoğlu’nun ısrarlı “telkinlerin” sonunda bunalarak, bir dönem sonra vekilliği de kaybetmemek için “istifasını” vermesi halinde;

Yarın sabah 1 milyon yeni vatandaş yapmaya her an hazır durumdaki Tahsin Ertuğruloğlu İçişleri Bakanlığı’na oturacak...

Yetmedi mi?

“Yorgunluk”, “sağlık problemleri”, “özel yaşamındaki yoğun işler”, v.s. gibi “zorunlu nedenlerle” istifasını vermeye hazır birkaç tane daha Bakan çıkmaz mı yani?

Kurultay öncesinde ani Türkiye ziyaretlerinin ardından Bakan koltuğunu koruyanlar;

Yine böyle ani ziyaretler sonrasında “ülke ve partinin çıkarlarını düşünerek” dönüşte istifalarını vermezler mi?

Kurultayın Kaşif muhalefetinden bir-iki isim için de böylelikle açılmaz mı kabine yolu?

Bunlar gerçekleştiği takdirde İrsen Bey’e de Cumhurbaşkanlığı adaylığı yolu açılmaz mı?

“Saray, kolay kolay pes etmez, dur bakalım” diyen olursa da;

“E hade bakalım görelim” derim ben de...

...

LTB’yi kazanan CTP için önümüzdeki bu 14 ayın hayli zorlu geçeceği kesin...

Ancak LTB’yi kaybeden UBP için de, bir yıl sonraki seçimler bağlamında hiç de kolay bir dönem olmayacağı ortadadır.