Annem genç yaşta anne oldu. Daha kendi gençliğini yaşayamadan, bana rehberlik etmeye başladı. Kolay mı? Değil. O yaşta ben ne yapıyordum? Kendimi anlamaya çalışırken, o beni anlamaya çalışıyordu.
Evet, çatışıyoruz. Kafa kafaya geliyoruz. Ben inatçıyım, o benden daha inatçı. Ama günün sonunda… Ne zaman dünya üzerime devrilse, ne zaman gücüm tükense, gözüm onun kapısını arıyor. Çünkü biliyorum, orası benim sığınağım.
Arkadaş gibi değiliz biz. Hiçbir zaman “kanka anne” olmadı. O, tam anlamıyla anne. Sevdi mi dibine kadar seviyor. Beni “güzel saçlı kızım” diye severken, ardından bir de “acı biberim” der… Çünkü kolay biri değilim. Zor biriyim. Yeri geliyor katlanılmaz bile oluyorum. Ama o hep orada. Yorulsa da, kırılsa da, susup içinden ağlasa da, bana kocaman kucak açıyor.
Son zamanlarda sağlığım zorladı beni. Hem bedenim hem ruhum yoruldu. İnsan böyle dönemlerde kim gerçek, kim sahte anlıyor. Ve gördüm ki, annem… O hep gerçek. Gecenin üçünde de olsa, sabahın köründe de… Benim acımı kendi acısı yaptı. Gözümün içine baktı, elimden tuttu. Ne bir şikayet, ne bir sitem. Sadece sevgi, sadece sabır.
Anneciğim… Bana bunca zaman katlandığın, bin kere aynı cümlemi dinlediğin, bin bir kere küsüp yine sarıldığın için sana teşekkür ederim. Ben bazen sert çıktım, sivri oldum, diken oldum… Sen hep bana göğüs gerdin. Hep “benim acı biberim” dedin. Ve ben her seferinde senin o kucağında eridim.
Bugün Anneler Günü. Ama kutlamıyorum seni sadece bugün için. Hayat boyu benim yanımda oluşun için kutluyorum seni. Varlığın için minnettarım.
Senin güzel saçlı kızın seni çok ama çok seviyor.