İsveç, dünyanın derdinden tasasından kaçmak için koca gövdesiyle Kuzey Kutbu’na sığınmış gibidir.

İsveç için “huzurlu” bir yer derler. Topraklarının yarısından fazlası gürgen, çam ve ladin ormanlarıyla kaplı olup, 100 bine yakın gölü bulunan bir yerde “huzur” sürpriz olmasa gerek.

Ama İsveç’i mutlu kılan şeyler elbette bunlarla sınırlı değil. İsveç dünyanın en sağlıklı ekonomilerinden birisi. Büyüme oranı AB ortalamasının üzerinde. Kamu maliyesi disiplin altında. Sosyal devlet lafta değil.

Ülkenin en titiz olduğu şeylerin başında eğitim ve sağlık geliyor. Yaygın görüşe göre İsveç dünyanın eğitim konusundaki en iyi ülkesi… Sağlık hizmetlerinin kalitesi ve kolay erişilebilirliği de dillere destan. Nitekim burada ortalama yaşam süresi epey yüksek.

İsveç bu haliyle dünyanın en yaşanılır yerleri arasında. Fakat bununla yetinmiyor. Yarını şimdiden planlıyor ve mükemmeli hedefliyor.

Büyük devletlerin hemen hepsinin 2020, 2025 ve 2030 gibi yakın geleceğe yönelik hedefleri vardır. Bu hedeflerin niteliğini, o ülkenin ihtiyaçları ve zihniyet yapısı belirler.

Örneğin refahını küresel yayılmacılıkla tahkim eden ABD’nin 2020 Planı, Ortadoğu ve Asya’da çeşitli silahlı, diplomatik ve ticari operasyonlarla kontrol sağlamayı öngörür.

Türkiye’nin 2030 projeksiyonu, bölgenin “süper gücü” haline dönüşmeyi hedefliyor.

İsveç’in de bir “2025 Projesi” var. Ama bu proje diğer devletlerinkinden biraz farklı. Başka ülkelerden daha güçlü olmayı ya da başka coğrafyalara nüfuz etmeyi değil, kendi insanını ve dünyayı daha sağlıklı kılmayı amaçlayan büyük bir proje…

İsveç’in 2025 hedefi, diğer zengin devletlerin henüz çok fazla telaffuz edemediği üç şeyi öngörüyor:

1-Bütün gıdalar organik olarak üretilecek.

2-Gıdalardaki bütün katkı maddeleri kaldırılacak.

3-Benzin ve mazotla çalışan tek bir araç kalmayacak; ulaşım için elektrik kullanılacak.

Biz İsveç gibi bir yerde yaşamıyoruz. Gücümüz, imkânlarımız belli. Fakat en azından organik yetiştiricilik konusunda, bizi İsveç’ten ayıran şey gerçekten de imkânlarımızın kıt olması mı? Pestisiti, hormonu şu küçücük adamızdan defetmek bu kadar zor mu? İskandinavya coğrafyasının büyük kısmını kaplayan devasa bir ülke “tam organik” hedefine koşarken, biz ilaçsız hiçbir şey yetiştiremeyecek miyiz? Bu iş bu kadar mı zor?

Dünyanın devleri henüz İsveç kadar cesur değiller. Çünkü üretimde kârlılığı maksimize etmeye odaklı sistemleri, bu türden hamleleri ekonomik açıdan “akıl dışı” görüyor.

Bizim dünya pazarına hükmetmek, tarım ülkeleriyle yarışmak gibi bir derdimiz olmadığına göre, artık şu ilaç pompalarından kurtulma zamanımız daha gelmedi mi?

Sorun fakirlikte değil, zihniyete… Maydanoza bile ilaç sıkıyoruz...

İsveç bize çok uzak. 2025’e ise bizim için daha birkaç asır var.