Tarihler Ekim 2008’i gösterdiğinde ABD'deki Demokrat Parti'nin başkan adayı Obama, seçim kampanyasında son deparını atmak üzeredir…

Ne var ki önüne raporlar gelir… Hangi etnik kesimlerin ve çıkar gruplarının memnuniyetsiz olduğu yazılıdır raporda. Memnuniyetsiz gruplar arasında Yunan asıllı seçmenler de vardır… Önüne adına yazılmış, imzaya hazır bir mektup konur. Obama mektubu imzalar ve adresine hemen yollanır…

 

Mektup, elden hemen Yunan-Amerikan Cemaati'ne ulaştırılır. Ulaşır ulaşmaz da Yunan cemaatinin mesajı alması için içerik hemen basına verilir…

 

Mektupta Obama, "Kıbrıs sorununun müzakereler yoluyla çözümü, Kuzey Kıbrıs'taki Türk işgaline son verecektir" ifadesini kullanmaktadır... Ayrıca mektubunda devamla, "Kıbrıs tek bir egemenliği bulunan bir ülke olarak kalmalıdır. Bu ülkede iki toplum da, iki bölgeli federasyon içinde siyasi merci olarak icraatta bulunabilmelidir" demektedir…

 

Demokrat lider, Türkiye'de demokrasiyi güçlendirerek ve askeri çatışma riskini azaltarak, Türk-Yunan ilişkilerinin düzelmesine yardımcı olma sözü de vermişti o dönemde…

 

Tüm bu sıralanan noktalar Rum ve Yunan politikalarına uygundu artık ve bu nedenle de sözkonusu cemaatten firesize yakın oy toplar…

 

Obama seçimi zaferle noktalar… Aradan epeyce bir zaman geçer ve birkaç hafta önce ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Türkiye gider… Dosyasında Kıbrıs da vardır Bayan Clinton’un… Nitekim ziyaretinde “Washington iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyondan yana. Bir an önce çözüm istiyoruz” açıklamasını yapar…

 

Ve tarihler dünü gösterdiğinde ise, esas mesele ortaya çıkar… Daha doğru bir ifadeyle, siyasetin ABD’de nasıl ve kimler tarafından yoğrulduğu bir kez daha örneklenmiş olur…

 

ABD Başkanı Barack Obama’nın 3 yıllık başkanlık döneminde tek bir hamle bile kendisinde çıkmış değil… Ne tek bir görüş, ne de tek bir kelime kendi düşüncesi olmamış… Muhtemelen Bush’un, Clinton’un, diğer Bush’un ve tüm ABD Başkanlarının olduğu gibi…

 

Diğerleri bu olgunluğu ve dürüstlüğü gösteremedi ama Obama, en azından farklılığını bir kez daha ortay koyuverdi… İtirafı şöyle oldu Obama’nın: “Bazen ‘bilmiyorum’ demek çok kötü bir şey değildir. Bir kişi kalkıp Başkan’ın Kıbrıs konusundaki duruşunu sorarsa ‘Emin değilim’ derim. Ama şuna söz veririm ki, konuyu inceleyip, bir yanıt bulup mutlaka size ulaştırırım. Liderlerin her politikayı girdisiyle çıktısıyla bilmesi beklenemez. Ancak uygun bir süre içinde merakları gidermesi gerekir” …

 

Diasporası güçlü olan, lobi faaliyetlerini sıkı tutan her zaman kazanıyor. Bu Amerika’nın değişmez bir kuralıdır… Bu itiraftan hareketle de şundan emin olabiliriz ki, “konu”, Atlantik ötesinin başkanı tarafından incelendiği gün, “cevap”, kesinlikle ABD’de baskın olan, oy sayısı fazla olan “grubu” memnun eder nitelikte olacaktır.

*Siyaseten Doğru