Ülkemiz siyasetinde bir dönemin moda kelimesi “statüko” idi. Bu kelime Latin “status quo” teriminden gelir ve herhangi bir konuda “şu an var olan durum” anlamına gelir. Bizde ise bazı çevreler kendi somut fikirleri ve idealleri üzerinde yarışacaklarına karşı tarafta bir öcü yaratıp o hayali öcüyü gerçekmiş gibi göstererek siyaset yapmayı tercih ederler. Bundan dolayı da aniden statüko bir küfür yerine geçen terim oldu.

Ekmek ve süt size çok pahalı mı geldi? Kahrolsun statüko!

Asgari ücret sizce çok mu düşük? Kahrolsun statüko!

Halkın seçtiği hükümet çok beceriksizce işler yaptı. Kahrolsun statüko! E peki seçmeselerdi derseniz de kahrolsun statüko!

Kıbrıs Türk halkına insanlık dışı ambargolar uygulayan AB ve benzeri kuruluşlar ve ülkeler var. Kahrolsun statüko!

Kıbrıs konusunda Rumlar her yaptığımız öneriyi reddediyorlar, bir türlü yaşayabilecek çözüme yaklaşılmasına yardım etmiyorlar. Kahrolsun statüko.

          Peki kimdir, nedir bu statüko? O önemli değil. Önemli olan statüko adında bir öcünün olması ve ona söve saya iktidara gelebilineceğidir. İktidara geldikten sonra ne yapılacak? O da çok önemli değildir bu çevreler için. İktidara geldikten sonra da felsefe “o kadar yıl onlar yediler şimdi de biz yiyelim” konumuna dönüşür.

          Aslında o statüko diye öcüleştirdikleri şeyin tam manasını açıklayıp bir incelesek, hem karşılarında olan hem de kendilerinin o statükonun tam bir parçası olduklarını görürsünüz. Arkadaşlar sistemi oturtmuşlar. Sağ uçtakiler iktidarda iseler statüko falan diye bağırıp çağırırlar, sağ uçtakileri tüm dünyaya şikayet edip seçimde kullanacak para kaynaklarına yardım etmelerini sağlarlar. Sonra iktidarı ele geçirip sistemden nemalanmayı ortadan kaldırmak yerine sadece nemalananlar listesindeki isimleri kendi yandaşları ile değiştirirler. Yani statüko bu defa onlar olur.

          E tabi sağ uç da sol uçtakilerin iktidarını “bakın onlar geldi bizden pek de farkları yok. Hatta daha da beceriksizler” diyerek eleştirirler ve bir sonraki seçimlerde tekrar iktidara gelmek için sıraya girerler. Peki gelseler, ne yaparlar? Nemalananlar listesi tekrar diğer isimleri içerir ve bu düzen devam eder, bizler de hayretler içerisinde seyrederiz. Kahrolsun statüko!

          Yıllardır ne yazık ki ülkemiz siyasetinde böyle bir tenis maçı oynanmaktadır. Sağ uçtakiler doğru yönetim yerine sadece kendi yandaşlarına yaşam hakkı verir. Sol uç onları öcü yapar ama gelir o da aynisini yapar. Halkımız artık bu tenis maçına dur demelidir! Artık daha iyiyi de hak ettiğimizi fark edip bu iki kardeşten başka oluşumlara da fırsat vermeliyiz.

          Eskiden öcü statüko idi ama şimdi yeni bir moda kelime ortaya çıktı. Popülizm! Yani doğru fikir yerine halkın kulağına hoş gelecek fikri yanlış olsa bile savunmak. Kendinden başka biri ortaya bir fikir atarsa ona hemen “popülizm yapıyor” diye saldırırlar. Fikrin içeriği hiç önemli değil. “Popülizm yapma!” diye hemen uyarılırsın. En komiği de popülistliğin artık sona ermesi gerektiğini söylerken popülistlik yapan siyasilerimizdir. Adam ağzını açar açmaz popülizmin daniskasını yapıyor ama her iki cümlesinden biri popülizm yapılmaması gerektiğinden bahsediyor. Pes doğrusu…

          Eskiden moda kelime statükoydu, bu günlerde yerini popülizme bıraktı. Yarın bu iki kardeş ama zıt uçlardaki oluşumlar karşımıza bir başka trend kelime ile çıkacaklar ama bir şey ayni kalacak. Kendi fikirleri üzerine siyaset inşa etmek yerine moda kelimelerle bir öcü yaratıp sizlere yutturmaya çalışacaklar. Bundan adım gibi eminim. Sizlerin de bunu artık görmenizi ümit ediyorum. Artık ülkemizde fikirler ve nitelikli insanlar yarışsın. Artık kimin statükocu ya da popülist olduğu değil hangi fikri hayata geçirirsek doğru veya yanlış olacağı tartışılmalı. Ne dersiniz?