Toplumların gelişmişliğini anlamanın birçok ölçüsü vardır. Bunların en sessiz ama en etkili olanı ise, engelli bireylere sunulan yaşam olanaklarıdır. 10-16 Mayıs Engelliler Haftası, her yıl sadece bir hatırlatma değil, aynı zamanda bir yüzleşmedir. Bu hafta, engelli bireylerin hayatlarını kolaylaştırmak için neleri yaptığımızı değil, hâlâ neleri yapamadığımızı düşünme sorumluluğu taşır.

Kıbrıs Türk halkı olarak, kadim geleneklerimizde dayanışma ve empatiye büyük değer veririz. Ne var ki, çağdaşlık yalnızca gelenekle değil, zamanın ruhunu yakalamakla da mümkündür. Bugün engelli bireylerin sosyal hayata tam ve eşit katılımı, çağdaşlık iddiamızın en somut göstergesidir.

Her yıl 10 Mayıs’ta başlayan Engelliler Haftası, yalnızca sembolik bir anma değil; toplum olarak sorumluluklarımızı yeniden gözden geçirme çağrısıdır. Haftanın her günü, engelli bireylerin yaşadığı hayata farklı bir pencereden bakmamızı sağlar:

10 Mayıs – Haftanın Açılış Günü: Farkındalığın kapısını aralayarak engeller üzerine düşünmeye başlama günüdür.

11 Mayıs – Görme Engelliler Günü: Gözlerle değil, kalple görebilmenin anlamı hatırlanır.

12 Mayıs – İşitme ve Konuşma Engelliler Günü: Sessizliğin içindeki zenginliği ve iletişimin çok dilli doğasını fark etmeye çağırır.

13 Mayıs – Ortopedik Engelliler Günü: Hareketin kıymeti ve yaşam alanlarının erişilebilirliği yeniden gündeme gelir.

14 Mayıs – Zihinsel Engelliler Günü: Anlamak için yalnızca bilgi değil, içten bir empati gerektiği vurgulanır.

15 Mayıs – Özürlü Yaşlılar Günü: Ömrün sonbaharında karşılaşılan engellerin, toplumun ortak sorumluluğu olduğu hatırlatılır.

16 Mayıs – Değerlendirme Günü: Sözlerin eyleme dönüşüp dönüşmediği, verilen taahhütlerin ne kadarının tutulduğu sorgulanır.

Bu anlamlı hafta, engellilik meselesinin çok boyutlu yapısını ortaya koyar. Çünkü engellilik tek bir biçimde yaşanmaz; her bireyin hikâyesi kendine özgüdür, her yaşam eşsizdir.

Sokakta yürürken, iş ararken, okulda eğitim alırken, sanatta, sporda, siyasette ve gündelik hayatta engelli bireylerin karşılaştığı zorluklar hâlâ hayatın birçok alanında sürmektedir. Ulaşımın erişilebilir olmaması, kamu binalarının yetersiz düzenlemeleri, istihdamda karşılaşılan önyargılar ve eğitime erişimdeki eksiklikler sadece fiziksel değil; sistemsel engellerdir. Ve bu engelleri kaldırmak, sadece devletin değil, tüm toplumun görevidir.

Engelli bireyler “yardım edilmesi gereken insanlar” değildir. Onlar, kendi hayatlarının kahramanlarıdır. Her gün bir mücadele veriyor, her gün yeni bir engeli aşmak için direniyorlar. Bu direniş, yalnızca fiziksel değil; zihinsel, duygusal ve toplumsal bir duruştur. Bizlerin görevi, bu direnişe ortak olmak, onların yanında değil, onlarla birlikte yürümektir.

Bugün, Engelliler Haftası dolayısıyla yapılan konuşmalar, törenler, etkinlikler elbette önemlidir. Ancak gerçek farkındalık, hayatın içinde süreklilik kazandığında anlamlıdır. Bir kaldırımın düzenlenmesi, bir otobüsün erişilebilir hale gelmesi, bir okulda işaret diliyle ders yapılması; işte asıl devrim budur.

Kıbrıs’ta toplumsal duyarlılık yüksektir. Fakat duyarlılığı, somut adımlarla desteklemek gerekir. Belediyeler, kamu kurumları, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları, bu sürecin aktif paydaşları olmalıdır. Çünkü bir bireyin toplumla eşit şartlarda var olabilmesi, sadece onun değil; toplumun bütününün yararınadır.

Engelli bireyler için atılacak her olumlu adım, aslında hepimizin ortak yaşam kalitesini yükseltir. Çünkü engelsiz bir dünya, herkes için daha yaşanabilir bir dünyadır.

Bu haftaya bir cümleyle not düşmek gerekirse:

“Engeller yolda değil, zihinlerdedir. Empatiyle, sevgiyle, bilinçle her engel aşılır.”

Ve unutmayalım; Hak, lütuf değildir. Yaşamda yer almak bir ayrıcalık değil, bir insan hakkıdır. Bu hakkı birlikte koruyalım, birlikte büyütelim.