Karakuş ÖZ Yazdı...

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Akdeniz’in küçük ve huzurlu görünen bir adası olabilir, ama bu topraklarda da kadınlar öldürülüyor. Sessizce, gölgelerde, kimi zaman kendi evlerinde, kimi zaman kamusal alanlarda. Her ölüm bir çığlıktı, duyulmadı. Her darbe bir isyandı, bastırıldı. Ve her susturulan kadın, başka bir cinayete zemin hazırladı. Kadın cinayetleri, sadece bireysel bir suç değil; toplumsal bir yaradır. KKTC’de bu yara her geçen yıl daha derinleşiyor.

Şiddet Nerede Başlıyor?

Kadın cinayetleri, bir anda meydana gelmiyor. Öncesinde susturulan bir ses, görmezden gelinen bir çığlık, yok sayılan bir tehdit oluyor. Psikolojik baskılar, ekonomik şiddet, sistematik aşağılama, fiziksel darp… Hepsi birer işaret. Ancak toplumun büyük kısmı bu işaretlere alışmış durumda. “Aile meselesidir” denip geçiliyor, ta ki ölüm kapıyı çalana kadar.

İstatistik Yok, Ama Ölümler Gerçek

KKTC’de kadın cinayetlerine dair düzenli ve şeffaf tutulan resmi istatistikler bulunmuyor. Bu da sorunu görünmez kılıyor. Oysa ki her yıl, medya organlarında çıkan haberlerde, kadınların erkek şiddetiyle öldürüldüğü vakalara rastlıyoruz. Her biri kendi içinde acı bir hayat hikâyesi barındırıyor. Ve ne yazık ki failler çoğunlukla eş, eski eş, sevgili veya aile bireyleri oluyor.

Kadına yönelik şiddeti durdurmak için var olan yasalar ya yetersiz kalıyor ya da uygulanmıyor. Şiddet mağduru kadınların başvurduğu mercilerde çoğu zaman destek değil, yargılama ile karşılaşıyorlar. Koruma kararlarının yeterince etkili olmadığı, sığınma evlerinin sınırlı olduğu bir ortamda, kadınlar çaresiz bırakılıyor.

KKTC, kadına yönelik şiddetle mücadelede uluslararası standartların gerisinde. Bu durum, kadın hakları savunucularına göre ciddi bir geri adım niteliğinde. Kadın cinayetleri sadece failin suçu değil; sessiz kalan toplumun da ortaklığıdır. “Kadın da biraz susmalıydı”, “evini terk etmeseydi”, “çocuk vardı, sabretmeliydi” gibi söylemler, şiddeti meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Kadını suçlayan bu bakış açısı, aslında suçluyu aklamaktır. KKTC’de de, tıpkı dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, zihniyet değişmeden şiddet durmayacak.

Kadınlar Direniyor…

Her şeye rağmen susmayan kadınlar var. Sivil toplum kuruluşları, kadın dernekleri, aktivistler KKTC’de kadın cinayetlerinin üzerinin örtülmemesi için mücadele veriyor. Her protesto, her yazı, her sosyal medya paylaşımı bu mücadelenin bir parçası. Ancak daha fazlasına ihtiyaç var: Devlet politikası, toplumsal farkındalık ve hukuk sisteminde ciddi bir dönüşüm şart.

KKTC’de kadınlar ölüyor. Hem de her geçen gün. Ama biz ekranlara bakıp diğer tarafa dönüyoruz. Kadın cinayetleri kader değildir. Bu bir toplumsal krizdir. Sessizlikle büyür, duyarlılıkla azalır.

Kadınların yaşama hakkı pazarlık konusu olamaz. Artık yeter demenin, mücadele etmenin ve değiştirmenin zamanı geldi. Çünkü bir ülkede kadınlar güvenle yaşayamazsa, orada çocuk, erkek hayvan hiçbirimiz gerçekten güvende değiliz demektir.

Bu Ülkede Kadınlar Ölüyor, Ama Biz Yaşıyormuş Gibi Davranıyoruz… YAZIK!!