Kumarhaneler… Parıltılı ışıklar, sonsuz kazanma vaatleri, gösterişli binalar. Ama perde arkasında, sessiz bir felaket büyüyor. Art arda açılan kumarhanelerle birlikte, toplum yavaş yavaş çürümeye terk ediliyor. Devlet eliyle, sermayenin çıkarları uğruna halk göz göre göre ölüme itiliyor.
Kazanmak değil, kaybetmek üzerine kurulu bir sistem. Kumar, matematiksel olarak her zaman “evin” yani kumarhanenin kazanacağı şekilde tasarlanır. Yani sistem, bireyin kazanmasını değil, kaybetmesini garanti altına alır. Ancak bu gerçek, ışıklar ve reklamlarla örtülür. İnsanlar kazanma umuduyla girdikleri kumarhanelerden çoğu zaman yıkılmış şekilde çıkarlar, borçla, pişmanlıkla ve yalnızlıkla.
Bu döngü, bireyin ruhunu ve cebini yavaş yavaş tüketir. Fakat sorun bireysel değil, sistemiktir. Çünkü devlet eliyle bu yapılar çoğaltılmakta, halkın zaafları üzerinden bir ekonomi kurulmaktadır. Yavaş ve sessiz bir toplum cinayeti. Kumar bağımlılığı, tıpkı alkol ya da uyuşturucu gibi bir hastalıktır. Ancak bu hastalık ne yazık ki yasal ve teşvik edilen bir şekilde yaygınlaştırılmaktadır.
Bu, halk sağlığını hiçe sayan bir politikadır.
Bir aile babasının ev kirasını kumarda kaybetmesi, bir gencin üniversite harcını “belki çıkar” diyerek yatırması, bir annenin market parasını makineye kaptırması… Bunlar sadece “bireysel tercihler” değil, göz göre göre yönlendirilen trajedilerdir.
İntiharlar artıyor, aileler dağılıyor, borçlar katlanıyor. Bu gidişat, ekonomik canlanma değil; toplumun topyekûn çöküşüdür. Bu, halkı öldürmenin yavaş ama etkili bir biçimidir. Devletin görevi kumarhane değil umut üretmektir.
Bir devletin görevi, halkın kumar gibi bağımlılık yaratan tuzaklara düşmesini önlemek; eğitim, istihdam, üretim gibi alanlarda gerçek umutlar yaratmaktır. Ancak bazı yöneticiler, kolay vergi geliri ve sermaye baskısıyla bu sorumluluğu terk ediyor. Sonuçta kumarhaneler çoğalıyor; insanlık azalıyor.
Daha fazla kumarhane açmak, sadece bina dikmek değildir. Bu, bir ideolojidir. Emek yerine şans, üretim yerine tüketim, dayanışma yerine bireysel çöküşü koyan bir sistemin sembolüdür. Ve bu sistem, sonunda sadece cebimizi değil, insanlığımızı da yutar ve de yutacaktır.
Daha fazla kumarhane, daha fazla bağımlılık. Daha fazla borç, daha fazla intihar. Bu politikalarla halkı öldürmüyorlar belki doğrudan; ama hayatta kalma iradesini, ruhunu ve geleceğini ellerinden alıyorlar. Bu da başka türden bir ölüm değil midir?
DAHA DA YAZMAK GELMİYOR İÇİMDEN…