Zaman zaman ülkece aynı acıya ortak oluruz. Bir fotoğraf düşer sosyal medyaya: gülümseyen bir genç ve ardından ağır bir cümle: “Hayatını kaybetti.” Ve hepimizin yüreğine aynı anda çöken o tarifsiz ağırlık. Gencecik bir hayatın daha son bulduğunu öğrenmenin hüznüyle, sadece ailesi, arkadaşları değil; tanımayanlar da sarsılır. Çünkü gençlik, umuttur. Henüz yaşanamamış onca hayalin, tamamlanmamış cümlelerin, kurulmamış ailelerin, gidilmemiş yolların sembolüdür. Genç bir insanın zamansız vedası, sadece bir bireyin değil, geleceğin de yitimi olur.
Bu ölümlerin ardında kimi zaman bir ihmal yatar; güvenlik önlemleri alınmamış, yollar bakımsız, denetim eksik. Sürat, dikkatsizlik. Nedeni ne olursa olsun, sonuç hep aynı: Sessizleşen bir hayat, geride gözü yaşlı insanlar ve içimizi yakan şu cümle: “Yine gencecik bir hayat bitti.” Bu cümleye alışmak istemiyoruz. Normalleştirmek, sindirmek istemiyoruz. Çünkü her genç, bu ülkenin geleceğidir. Her kayıp, hepimizi eksiltir. Bu nedenle bu ölümlerin ardından sadece yas tutmak değil, nedenleri sorgulamak, eksikleri tespit etmek ve bir daha olmaması için adım atmak zorundayız. Kaç tane gencimizi yitirdik? Kaç tane insanımız dikkatsizlik, denetimsizlik ve sorumsuzluk yüzünden gitti.
Yine bir haber düştü ekranlara, telefonlarımıza, kalplerimize:
“Motosiklet kazasında genç bir hayat daha kaybedildi.”
Ne yazık ki bu, alıştığımız ama asla alışmamamız gereken bir cümle haline geldi. Hayatının baharında, belki hayalleriyle yollara çıkan, belki bir dostuna yetişmeye çalışan, belki de sadece rüzgarla özgürlüğü hisseden bir genç… Artık aramızda yok. Bir anlık dikkatsizlik, bir kaskın eksikliği, yolun bozukluğu ya da başka bir sürücünün hatası; hepsi bu kaybın arkasındaki ihtimallerden sadece birkaçı. Ama sonuç hep aynı: Sessizlik, gözyaşı, ve derin bir “keşke…”
Motosiklet özgürlüktür, hızdır, tutkudur ama aynı zamanda riskle yan yana yürüyen bir ulaşım şeklidir. Gelişmiş ülkelerde bu risk, altyapı yatırımları, sürücü eğitimi, kask ve koruyucu ekipman zorunluluğu, güvenli yol bilinciyle minimize edilmeye çalışılır. Ne yazık ki bizde bu konularda hâlâ ciddi eksiklikler var. Gençlerimize motosiklet veriyoruz ama yeterli eğitim vermiyoruz. Yollar tehlikeli, trafik kültürü zayıf, denetimler yetersiz. Motor kazasında hayatını kaybeden her genç, sadece bir istatistik değil; bir ailenin evladı, bir arkadaş grubunun neşesi, bir toplumun umudu… Her kayıpta ardında bıraktığı boşluk sadece ailesini değil, hepimizi ilgilendiriyor. Çünkü bu kazalar kader değil, önlenebilir ihmallerin sonucudur.
Şimdi bir kez daha aynı acıyla soruyoruz:
Kaç can daha gitmeli? Kaç fidan daha toprağa düşmeli?
Artık dur demek zorundayız.