Önceki akşam Kıbrıs Türk Ticaret Odası ABD Kıbrıs Büyükelçisi John Koenig’i Kıbrıslı Türk işadamlarının karşısına çıkardı. Kıbrıs konusunda yeni bir müzakere sürecine girerken dünyadaki tek süper güç olan ABD’nin Kıbrıs Büyükelçisi’nin vereceği mesajlar müthiş derecede önemlidir.

          Gazetelerden bazı konuları takip edebilirsiniz. Çok dikkatli biriyseniz yazılan tüm detayları da bir şekilde kaydeder ve bir ABD Büyükelçisinin açıklamalarından onu biraz da olsa tanıyabilirsiniz. Ancak teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, bir teknoloji çalışanı olarak bile direk temasın yerine geçemediğine inanırım. Gazetede okuduğunuz cümle sadece bir cümledir. Ancak karşınızda o cümle ifade edilirken konuşmacının yüz mimikleri, duruşu, havası ayni cümleye bir başka boyut kazandırabilir.

          Büyükelçi Koenig önce kısa bir açış konuşması yaptı ve sohbet şeklinde gerçekleşecek soru-cevap kısmına geçmek istedi. Bu bence çok önemli bir nokta idi çünkü ABD Büyükelçisi bize nutuk atmak yerine karşılıklı diyaloğu seçmişti. Tabi eminim ki bu sohbet formatında Ticaret Odası Başkanı Günay Çerkez’in de katkısı vardı ama yine de bence önemli bir nokta idi.

          Koenig Kıbrıs konusuna yabancı biri değil. Önceleri NATO’da, Atina’da ve bir dönem de Kıbrıs’ta görev yaptı. Dolayısı ile Kıbrıslıları, özellikle Rumları çok iyi tanıyan birisi. Bundan dolayı da sohbet bölümünde birkaç soru hariç çok rahattı çünkü Kıbrıslı Türk işadamlarının ne istediğini çok iyi bilen birisi olarak kendini çok da yabancı hissetmedi. Verdiği mesajların bir kesitini sizlerle paylaşmak istiyorum:

1.      ABD artık müzakere sürecinde eskiye nazaran çok daha aktif bir rol üstlenecektir.

2.      Siz Kıbrıslıları kendi başınıza bırakırsak çözüm üretmeniz mümkün değildir. Dolayısı ile sizlere yardımcı olmalıyız.

3.      Kıbrıslı Türk işadamları müzakere sürecinde daha etkin bir rol üstlenmelidirler. En azından Kıbrıslı Rum işadamları ile siyasilerin sürecine paralel bir süreç olmalı.

4.      Türkiye artık çok önemli ve güçlü bir ülkedir. Bu konumu da Kıbrıs konusunu direk olarak etkilemektedir ve etkileyecektir.

5.      İki taraftaki gençler tahminin aksine eğitim sisteminin aşılamaya çalıştığı nefrete aldırmamaktadır. (Bu konuda Rum gençleri hakkında yanıldığını düşünüyorum – SK)

6.      Rum tarafındaki kilisenin önemi Kıbrıslı Türklerin sandıkları kadar fazla değil (Bu konuda da çok iyimser olduğunu düşünmekteyim – SK)

7.      Kıbrıslı Rumların kendi yararlarına olacak bir anlaşma için ikna edilmeleri gerekir. Yani Rumlar kendi yararlarına olacak bir anlaşmayı bile fark etmeyerek reddedebilirler ve bunun önlenmesi gerekir. Örneğin koskoca Türkiye pazarına ulaşmalarının getireceği kazanım.

8.      Başlayacak olan yeni müzakere sürecinden umutludur.

9.      Kıbrıslı Rumlar hidrokarbon yataklarını bir nevi ipotek olarak kullanacaklar ve buna karşı finans bulmaya çalışacaklar. Bu konuda Kıbrıslı Türklerin gündeme getireceği bir sürü geçerli “soru” olmasına rağmen Rumlar bunu yapacaklardır.

10.  ABD olarak Kıbrıs Cumhuriyetini tanıyoruz.

11.  New York’tan kalkacak bir uçağın direk olarak Ercan’a inmesi şu an için bir hayaldir.

12.  Anastasiades çok önemli birisidir. Rum halkını bir anlaşma için ikna edebilecek bir liderdir (ABD’nin Anastasiades’i çok tuttuğu gayet açıktı. Bu da müzakereleri etkileyebilecek bir gerçektir – SK).

Büyükelçiyi yapıcı ve pratik düşünen biri olarak gözlemledim. Ancak ne kadar kutunun dışında düşünüyor ondan pek emin değilim. ABD olarak daha aktif olacaklarını birkaç kez tekrarladı ancak Kıbrıs konusuna temel yaklaşımlarında bir değişim olup olmadığından hiç bahsetmedi. Kendisine sorduğum soruyu cevaplamakta biraz zorlandığını hissettim çünkü stratejilerine biraz ters gelen bir soruydu. Sorduğum soru uzundu ama genelde “müzakerelerin 1968’den beri sürdüğünü ve süreçlerin gelip geçtiği gerçek ise bu defa başlayacak süreçte farklı ne var ki bu defa umutlusunuz?” sorusu idi. Epey cümle kullandı ama yalın söylediği sadece iki unsur vardı. Birincisi Türkiye’nin artık bir güç olduğu, diğeri de Anastasiades’in yabana atılamayacak kadar önemli bir lider olduğuydu.

     Sahi, yeni müzakere sürecine başlarken ne değişti de herkes bu kadar umutlu?