Demokrat Parti (DP), 19’uncu yaşına bastı. İlk bakışta pek de uzun sayılmayacak bu sürede Kıbrıs Türk siyasetinde çok şey oldu.

 

DP’nin tam da kuruluş yıldönümü arifesinde “Toplumsal Varoluş ve Dayanışma Hareketi”ne  katılma kararı almış olması, siyasal devinimin en çarpıcı örnekleri arasında yer alıyor.

 

“Yok olma” korkusu Kıbrıslı Türklerde eskiden beri güçlü bir duygu.  Sağ, bu korkuyu, bugüne kadar blok halinde, Rumlarla ve Rumlarla dayanışma halindeki devletlerle ilişkilendiren bir gelenek içinde kalarak tanımladı.

 

Oysa DP şimdi, “yok olma” tehdidiyle Türkiye’nin Kıbrıs stratejisi arasında bağ kuran bir çatının altına girdiğini ilan ederek, geleneksel sağ blokta derin bir çatlak meydana getirdi.

 

Ankara’nın Kıbrıs’ta uyguladığı bazı politikaların Kıbrıslı Türkler için tehdit oluşturduğu kanaati sol tarafından geçmişte dile getiriliyordu. Fakat bu görüş halktan geniş bir destek görmüyordu.

 

İşte aradan geçen çeyrek asırdan az zamanda Kıbrıs Türk siyasetinde meydana gelen en büyük dönüşüm bununla ilgili.

 

Halk, Türkiye sevgisini muhafaza etmekle beraber Türkiye’nin buradaki bazı politikalarına endişeyle bakıyor. Artık büyük bir çoğunluk Kıbrıslılığın siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik açılardan tükenmekte olduğunu düşünüyor.

 

Sağ partiler içinde ilk defa DP, halkın bu duygusuna tercüman olma yolunu seçti. Kamuoyunun iteklemesi dışında DP’nin bu tavrı sergilemesine neden olan belli başlı iki etkenden söz edilebilir.

 

İlki AKP ve Erdoğan’ın DP’ye yönelik sert tutumu. Erdoğan önce CTP-DP koalisyonunu bozdu, arkasından DP’nin yerine ÖRP’yi ikame etmeye çalıştı. Türkiye Başbakanı’nın, “DP’yi bitireceğim” yollu yeminler ettiği bile söylendi.

 

Bu durum duygusal şok geçiren DP’nin, Türkiye’nin burada bulunma biçimini sorgulamasına neden oldu.

 

İkinci etken, DP’nin kuruluşundan beri bünyesinde muhafaza ettiği “sol” genler… Bir tür “dört eğilim” modeliyle kurulan DP’de “sol” grup hiçbir zaman kontrolü ele geçirmedi.

 

Bir dönem ülkücü kanadın ağırlığı bile hissedildi ama “sol” hep güdük kaldı. Sol, bugün de partinin en güçlü kanadı sayılmaz. Ama sadece varlığı dahi partiyi daha esnek kılmaya yetiyor.

 

DP, bugün “Denktaş” adıyla özdeş bir parti olmaktan siyaseten uzakta. Parti başkanı, “Denktaş” soyadını taşıyor ama yönettiği parti, “Denktaş” ismiyle simgeleşen “iltihak, entegrasyon, Anadolulaşma” türü arayışlara tepkili.

 

Baba Denktaş’ın mirasıyla oğul Denktaş’ın siyaseti arasındaki fark, aile içindeki bir kuşak çatışmasının değil, toplumsal fikir iklimindeki radikal dönüşümün göstergesi.

 

DP,19 yıl önce UBP’den kopanlarca kurulmuştu. Halkın bu partinin UBP’den ne farkı olduğunu anlamakta güçlük çektiği zamanlar oldu. Ama bugün esasa ilişkin olarak DP ile UBP arasında neredeyse hiçbir benzerlik kalmadı.

 

DP artık başka bir parti. Tıpkı toplum gibi o da dönüşüyor…