Bugün dünyada gündemde olan ve seçildiği günden bu yana geçen uzun bir zaman diliminin ardından Papa’nın vefatıyla başlayan süreci araştırdım ve 7 Mayıs gününe not düşmek istedim. Önemli olduğunu düşündüğüm bazı bilgileri sadeleştirerek aktarıyorum.

21 Nisan 2025, Katolik dünyası için yalnızca bir Papa’nın vefatı değil, bir çağın kapanışı anlamına geldi. 88 yaşında hayatını kaybeden Arjantinli Papa Francis, sade yaşamı, reformist duruşu ve insanlığa dair yüksek duyarlılığıyla unutulmaz bir iz bıraktı. Ölümüyle birlikte Vatikan’da geleneksel “Sede Vacante” — yani papalık makamının boş kalma süreci — başladı.

Kamerlengo Kardinal Kevin Farrell, Papa Francis’in vefatını resmen duyurdu. Ardından, Papa’ya ait “Balıkçı Yüzüğü” törensel biçimde kırıldı. Bu uygulama, Papa’nın otoritesinin sona erdiğini ilan etmek ve onun adına sahte belgeler düzenlenmesini önlemek amacıyla yüzyıllardır sürdürülmektedir.

Francis’in vasiyeti doğrultusunda, 26 Nisan’da Aziz Petrus Meydanı’nda sade ancak yoğun katılımlı bir cenaze töreni düzenlendi. Tarihte ilk kez bir Papa, Vatikan dışında, halkın içinden geldiği Santa Maria Maggiore Bazilikası’nda defnedildi. Bu tercih, onun mütevazı kişiliğini ve kiliseyi saraylardan çıkarma arzusunu simgeliyordu.

Yeni Papa’yı belirleyecek Konklav, 7 Mayıs’ta Sistine Şapeli’nde toplanacak. 135 seçmen kardinal, dört kıtadan gelen temsilcilerle küresel bir mozaiği yansıtıyor. Her oylamada üçte iki çoğunluk sağlanamazsa bacadan siyah duman; yeni Papa seçildiğinde ise beyaz duman yükselecek ve dünyaya “Habemus Papam” (Yeni Papamız var) ilanı duyurulacak.

Afrika’dan Kardinal Peter Turkson’un ismi favoriler arasında öne çıkıyor. Vatikan’ın yaşadığı güven ve şeffaflık sorunları göz önünde bulundurulduğunda, yeni liderin reformlara devam etmesi büyük önem taşıyor.

Papa Francis’in Türkiye ziyareti sırasında Müslüman-Hristiyan diyaloğuna yaptığı vurgu dikkat çekmişti. 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanımlaması tartışmalara yol açsa da, dinler arası iletişimin önemine olan inancı netti. Kuzey Kıbrıs’a uğramaması ise siyasi eşitlik tartışmalarını beraberinde getirmişti. Öte yandan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne yaptığı ziyaret, adada yalnızca bir tarafla temas kurulması açısından dikkat çekmiş ve bu durum Kıbrıs Türk halkı nezdinde haklı bir rahatsızlık yaratmıştı. Bu tercih, Vatikan’ın tarafsızlık ilkesiyle bağdaşmayan bir görüntü oluşturmuştur.

Papa’nın Müslüman dünyası açısından önemi yalnızca Katolik inancının değil, evrensel ahlaki değerlerin de bir temsilcisi olmasıdır. Adalet, insan onuru ve barış çağrıları, inanç farkı gözetmeksizin yankı bulabilir. Bu yönüyle Papa, sadece Katolikler için değil, tüm insanlık için evrensel bir ses olarak değerlendirilmektedir.

Francis’in mirası yalnızca dini değil, aynı zamanda siyasi ve insani yönleriyle de tartışılmaya devam edecek. Şimdi gözler, onun başlattığı çizgiyi sürdürecek mi sorusuyla yeni Papa seçiminde olacak.

Bilinen tek gerçek şudur:

“Vicdanın sesi, dünyanın en uzak köşesinde bile yankı bulur.”

Ve şunu da hatırlayalım:

“Makam geçicidir, miras kalıcıdır.”