İkinci New York Greentree zirvesi de sonuçlandı. Zirvenin tamamlanmasından sonra Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri  Ban Ki Moon yaptığı açıklamada “sınırlı gelişme” kaydedildiğini belirtti. Rum lideri Hristofyas hiç bir başlıkta gelişme sağlanamadığını öne sürerken Cumhurbaşkanı Eroğlu da yaptığı basın toplantısında esneklik gösteren tarafın yine Türk tarafı olduğunu ve Rum tarafının yapılan her öneriyi reddettiğini söyledi.

Detayların çoğunu henüz bilmemekle beraber basında çıkan haberlere bakarak oryaya bir tablo çıkarmak mümkün. Esas detayları önümüzdeki günlerde öğrendiğimizde daha da iyi değerlendirmeler ortaya çıkarabiliriz ama şu an için zirveyi şöyle özetleyebiliriz:

1.    Türk tarafı yapıcı öneriler sunmasına rağmen Rum tarafından hiç bir olumlu yaklaşım görmedi.

2.    Hristofyas açıkça zirvenin olumlu gelişmelere ulaşmasını engellemeye çalıştı ve bunu bir noktaya kadar başardı da diyebiliriz. Hatta BM yetkilileri ile tartışma bile çıkardı.

3.    Genel Sekreter Ban Ki Moon tüm olumsuzluklara rağmen iki tarafın yapacağı görüşmelerde kendi aralarında gelişme kaydetmeleri durumunda “çok taraflı konferans”a doğru gidildiğini ve tarih olarak da Nisan sonu-Mayıs başının olacağını açıkça ifade etti.

4.    Genel Sekreter Şubat sonunda BM Güvenlik Konseyine bir rapor sunacağını ve Mart sonunda da Downer’den durum hakkında rapor isteyeceğini soyledi.

5.    Rum tarafındaki alışılan koro hemen Downer’in görevden alınması gerektiğini hep bir ağızdan şakıdamaya başladılar. Bu taktiği şu ana kadar her BM özel temsilcisi  için yaptılar Downer’i da bu listeye eklemiş oldular.

Şimdi ortaya bir takvim çıkmış oldu ama acaba bu herkesin anladığı bir takvim mi?

Örneğin Kıbrıs Türk ve Rum müzakere heyetlerine takvimin ne olduğunu sorsak ayni yanıtı alırmıyız? Bence almayız. Bu da ortada var görünen takvime mutlaka uyulmayacağı sonucunu ortaya çıkarır. Yani Rumlar isterlerse bu takmimi işletmezler.

İşin bir diğer boyutu da açıklanan “çok taraflı konferans”.  Genel Sekreter buna “multilateral conference” dedi. Cumhurbaşkanı Eroğlu da “çok taraflı toplantıya dünden yakınız” dedi.

Eskiden beri eğer bir uluslararası konferans olacaksa Türk tarafı bunun ya dörtlu (Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs Rum tarafı, Türkiye ve Yunanistan) ya da İngiltere’nin de eklenmesi ile iki rataf ve garantörler olarak olmasından yanaydı. Rumlarsa buna AB’yi ve BM daimi üyelerini de ekleyip hatta Kıbrıs Cumhuriyeti olarak katılıp ibrenin kendi taraflarıda olmasını istiyorlar. O zaman bahsedilen “çok taraflı konferans”la hangi katılımcılar kasdediliyor?

İşte bu ayrıntı çok önemli bir şey olabilir. İnşallah adaya döndükten sonra Cumhurbaşkanının ve müzakere heyetimizin yapacağı bilgilendirmelerde “çok taraflı”dan kasıtın garantörlerle sınırlanmiş olduğunu öğreniriz çünkü BM Genel Sekreterinin yaptığı açıklama tehlikeli derecede açık (multilateral conference).

Tabi bu bağlamda olası bir uluslararası konferansın bizim neden yararımıza olduğunu da Kıbrıs Türk halkına açıklanması gerekecek. Şu ana kadar bunu yapıldığı söylenemez.
Ben bu gibi oluşumların bizim için tehlike içerebileceğini düşünenlerdenim. Kıbrıs Türk ve  Rum tarafları ile garantörlerin katılımıyla beşli konferans bile olsa kendi kaderimizi bir konferansta belirlemek ve sonuca da bizim kadar başkalarının da etkilemesi bana pek güven vermiyor. Türkiye bize, Yunanistan da Rum tarafına kesin destek verecek. Geriye İngiltere kalıyor. O zaman bana birileri İngiltere’nin adil bir sonuç çıkması için katkı koyacağını kesinlikle söyleyebilir mi?

Biz yine Rum tarafının redçi tutumuna dua etmeye başlayalım yoksa kendimizi tehlikeli bir uçurumun eşiğinde bulabiliriz…