Karakuş ÖZ Yazdı....
Bazen kelimeler yetersiz kalır. Çünkü insan aklı ve vicdanı, bazı gerçekleri kabul etmekte zorlanır. Engelli bir çocuğa zarar veren birinin varlığı, insanlığın sınırlarını zorlayan bir karanlığı temsil eder. Oysa en çok korunması gerekenlerdir onlar; en savunmasız, en temiz, en masum olanlar…
Ne kadar üzücü durumlara şahitlik ediyoruz. Ne kadar insanlık dışı olaylar ve rahatsız edici. Neden bunları yaşıyoruz? Neden bu kadar kötü her şey katlanarak yaşanmaya devam ediyor? Toplumların vicdanını en derinden yaralayan suçlardan biri, savunmasız bireylere , özellikle de engelli çocuklara yönelik istismardır.
Bu tür eylemler yalnızca bireysel bir sapkınlığın değil, aynı zamanda toplumsal ihmalkârlığın ve adalet sisteminin sınavdan geçtiği olaylardır. İnsan olmanın temel koşulu olan empati ve vicdan, bazı bireylerde öylesine yok olmuştur ki, işlenen suç artık sadece adli değil, ahlaki bir felakete dönüşür.
Engelli çocuklar, hem fiziksel hem de zihinsel farklılıkları nedeniyle istismar riski altında olan gruplar arasında en kırılgan olanlardır. Bu çocukların kendilerini ifade etme, yaşadıklarını anlatma veya yardım isteme becerileri sınırlı olabilir. İşte bu durum, kötü niyetli kişiler için bir “zayıf halka” algısı yaratarak suistimale açık bir zemin doğurur.
Bir bireyin, kendisini savunamayacak durumda olan bir çocuğa zarar verebilmesi, sadece bireysel bir sapkınlık değil, aynı zamanda derin bir ruhsal bozukluk göstergesidir. Bu tür kişilerde görülen empati yoksunluğu, narsisizm, antisosyal kişilik bozukluğu gibi özellikler; onları insanlıktan uzak, tehlikeli varlıklara dönüştürebilir. Bazı kişilik yapıları gerçekten de “insani olamayacak kadar berbat” bir boyuttadır.
Bu tür suçların engellenmesi yalnızca bireysel değil, aynı zamanda kurumsal bir sorumluluktur. Eğitim sisteminden adalete, sosyal hizmetlerden medyaya kadar herkesin üzerine düşen görevler vardır. Sessiz kalmak, görmezden gelmek veya olayın üstünü örtmek; suça ortak olmak anlamına gelir. Sessizlik suçu da büyüktür.
Engelli çocuklara yönelik istismar, bir toplumun ne kadar sağlıklı ya da hasta olduğunu gösteren en açık göstergelerden biridir. Sessiz kalmak, görmezden gelmek ya da yok saymak; suçluyu cesaretlendirir, mağduru ise yeniden mağdur eder. Bu karanlığa karşı verilecek en güçlü cevap, ses çıkarmak, adalet istemek ve önlem almakla mümkündür.
Bir toplumu güçlü kılan şey, en savunmasız olanları ne kadar koruyabildiğidir. Engelli çocukları koruyamayan bir toplum, aslında kendi geleceğini de koruyamaz. Çünkü o karanlık, büyür; sınır tanımaz, yayılır. Ve bir gün sessiz kalınan her suç, bir başka çocuğun kaderi olur.