Dün Halkın Sesi’ne yazımı bitirip ulaştırmak için uğraştım durdum. Malum, öyle bir ülkede yaşıyoruz ki ne yasaları dikkate alan, ne de elektriğin artık hayati önemi olan bir şey olduğunu dikkate alarak böyle tehlikeli bir eylemin getirebileceği çok kötü sonuçları düşünen sendikalar var. Elektrik kesintisinden dolayı tam yazımı yazmaktan vaz geçecekken sonunda elektrikler geldi ve ben de sizlere birkaç cümle olsun ulaştırmak istedim.

KIBTEK çalışanlarının eylem yapma hakkı yok mu? Sendikalarının genel kurulunda oylanarak kararlaştırdığı şekilde eyleme gitme hakları tabi ki vardır. Greve gidip gitmemek için sendikanın üyelerini toplayıp oylama yaptığını gören ya da duyan varsa bana da haber versin.

Bir de konunun “elektrik” olduğunu düşünürsek herhangi bir sorundan dolayı greve gidilmesi en son çare olarak düşünülmeli. Hatta buna olsılık vermeyecek şekilde hazırlanılmalı. Bugün elektrik kesintisinden dolayı Allah korusun bir hasta ameliyat masasında can verse veya evinin ikinci katına çıkarken kesilen elektrik yüzünden düşüp yaralanan biri olsa El-Sen üyeleri ne düşünecek? Bu örnekleri daha sıralayıp gitmek olasıdır. Deneyimli bir eski sendikacının bugün bir gazetede çıkan sözlerine bir kulak veriniz: “Bir hak ille da grevnan elde edilmez”.

Sendikanın üyelerinden grev hakkını kullanma kararı çıktı diyelim. Hükümet bakanlar kurulunu toplayıp grevi 60 günlüğüne erteleme kararını alıdığı anda KIBTEK çalışanlarının işbaşi yapmaları gerekirdi. “Çalışmama hakkı” diye bir şey yoktur.

Görevlerinden istifa etmeleri anlamına gelir bence.

Sizler grev hakkınızı kullanacaksınız diye bütün vatandaşların haklarına tecavüz etmenize hakknız yoktur.

Hele konunun hayati öneminden dolayı yasaklanmasından sonra bu yasal gereksinime uymamanız neyin doğru neyin yanlış olduğunu artık idrak edemiyorsunuz demektir. Özselleştirmenin gerekli olup olmadığı konusu tamamen başka bir konudur, halkımıza çektirdikleriniz başka.

Nitekim sendika bu yaptıklarından sonra fiilen Teknecik Santralının özel bir şirketin çalışanları tarafından elektrik üretmesine fırsat vermiş oldu. Yani özelleştirilmenin bir şekilde başlamasına sendika sebep oldu diyebiliriz. Tabi hükümete de bu eylemlere karşı halkın yararı için çözümler üretme fırsatı vererek o sevmedikleri hükümete iyi bir de koz verdikleri de işin cabası.

Olayların bir başka boyutu da ortaya atılan sabotaj suçlamalarıdır. Eğen bunlar doğru ise bu ülkede geldiğimiz durum korkunç bir görünüm alır. Yani hükümet istediğinizi yapmadığında sabotajla elektrik alt yapısına zarar vermek artık eylemlerin barışcı bir havada yapılmayacağının işaretini veriyor. Arkadaşlar sizleri bilmem ama ben böyle şeylerin olabileceği bir ülkede yaşamak istemiyorum. Polisimizin bu sabotajları yapanları ortaya çıkaracağını ve gereken yasal işlemlerin de bu kişilere uygulanacağını ümit ediyorum.

Gelelim Tel-Sen’e. Grevler Cuma gün başladığı için araya hafta sonu girdi. Perakande satış yapan esnafımız etkilendi ama bugün Pazartesi olduğu için herkes işe gidecek. Elektiriği halletik dersek bile iş yerine ulaşanlar telefonlarının, faksın ve emaillerinin çalışmadığını farkedecekler. 21. Yüzyılda bu şartlarda nasıl iş yapılabilir ki? Bunun ekonomik kaybı korkunç boyutlara ulaşabilir.Umarım hem hükümet hem de sendikalar bir kez daha sağduyulu davranıp bu eylemleri sona erdirecek atılımlar yaparlar.

Bu arada bahsetmeden geçemeyeceğim. Bilmem farkettiniz mi ama Cumhurbaşkanı ne zaman Kıbrıs konusunda önemli bir toplantı için yurttan ayrılsa sendikalarımız bir şekilde eylem gerçekleştiriyor. Çok ilginç bir tesadüf değil mi?

Önce El-Sen’in önüme attığı engeli aşıp yazımı bitirdim. Şimdi de bakalım Tel-Sen’in kurduğu barajı aşıp yazımı gazeteye ulaştırabilecekmiyim. Yazıklar olsun, ne günlere kaldık...