Karakuş Öz yazdı...

Ülkemizde  en acı verici gerçeklerinden biri de kaybolan hayatlar ve her geçen gün artan intihar vakalarıdır. İnsanlar, çeşitli nedenlerle yaşamlarına kendi elleriyle son veriyor. Umutsuzluk, yalnızlık, ekonomik zorluklar, sosyal baskılar ve ruhsal hastalıklar, milyonlarca insanı hayatla bağını koparma noktasına getiriyor. Sessiz bir kriz olarak büyüyen bu trajedi, artık görmezden gelinemeyecek bir boyuta ulaşmış durumda.

İntihar, bireysel bir karar gibi görünse de aslında toplumsal bir sorundur. Çünkü bir insanı bu kararı almaya iten koşullar çoğunlukla yalnızca kişisel değildir; sosyal çevre, ekonomik şartlar, aile baskısı, başarısızlık korkusu ve toplumsal beklentiler gibi faktörlerin karmaşık bir bileşimle ortaya çıkıyor. 

Bir intihar vakası yalnızca bir rakam değildir. Her kaybedilen hayat, bir annenin evladı, bir arkadaşın dostu, bir toplumun geleceğidir. Her intihar, ardında sorulmamış sorular, fark edilmemiş acılar ve engellenememiş trajediler bırakır. Gazete manşetlerinde 5 saniyede gördüğümüz kadar kolay değildir bu hayatların yitirilmesi. 

Kim bilir bu intihar eğilimi gösteren bireylerin büyük bir kısmı, yaşamlarının bir döneminde yardım istemeye çalışmış ancak yeterli desteği bulamamış da olabilirler. Bu da toplumların ruh sağlığı sistemlerinin yetersizliğini gözler önüne sermiyor mu? 

Kaybolan hayatlar ve sona erdirilen yaşamlar, yalnızca bireysel kayıplar değildir; bu, tüm toplumun kanayan bir yarasıdır. Her intihar, zamanında uzatılmamış bir elin, duyulmamış bir çığlığın, görülmemiş bir acının sonucudur. Yaşamı savunmak, sadece hayatı uzatmak değil, hayatı anlamlı ve yaşanabilir kılmak için mücadele etmektir.

Yaşamların bu şekilde sona ermesi, toplum olarak bizler  üzerinde de derin bir etki bırakıyor. Ancak ne yazık ki, bu trajedilere karşı giderek artan bir duyarsızlık söz konusu. Sosyal medyada bir haber başlığı olarak tüketilen ölümler, birkaç saniyelik bir dikkat süresinden sonra unutuluyor. Oysa her kayıp, bir ailenin, bir toplumun geleceğinden eksilen bir umut demek değiş mi? 

Unutulmamalıdır ki her hayat değerlidir ve her insanın yaşama hakkı, desteklenmeye ve korunmaya layıktır. Hayatlara son vermek bir kader değil, önlenebilir bir trajedidir. Daha sağlıklı, daha umut dolu bir dünya için şimdi harekete geçmenin tam zamanı.


HER KÖŞESİ CENNET OLAN ADA

ARTIK ÖLÜMLERE GEBE OLDU….

KARAKUŞ