Evet, biri bana anlatsın; sendikalarımızın nasıl bir zihniyete sahip olduğunu biri bana anlatsın. Bu nasıl bir zihniyet, nasıl bir tutum, nasıl bir mücadele anlayışıdır? Orta eğitim öğrencileri 5 aydır karne heyecanıyla yatıp karne heyecanıyla kalkıyor. Başarılı bir performans çizebilmek, güzel notlar alabilmek için çalıştılar, çabaladılar. Neden? Hayatta başarılı olabilmek, kariyerlerine sağlam adımlarla yürüyebilmek için. ‘Karne’ heyecanı yaşamak için. Aldıkları notları aileleriyle paylaşıp takdir toplamak için. Şu ana kadar vermiş olduğum ‘sebeplerin’ bir öğrenci için ne demek olduğunu iyi bilirim. Hemen sayayım; ektiklerini biçmenin gururunu yaşarlar: Almış oldukları güzel notlar aylardır devam eden yoğun çalışma temposunun meyveleridir aslında. Bu meyveler onların gururları, hayattaki en somut, en yapıcı ve en tatlı başarıları olur. Peki başka? Tabiki özgüven! “Baba bak karnemde sadece bir dokuz var” veya “baba karnem hep on” yada “anne tahmin et en düşük notum kaç; sekiz!”. Evet, aile içerisindeki bu diyaloglar öğrencilerin özgüvenlerini artırır, aldıkları güzel notlarla övgülerle karşılanırlar, bu övgüler onlara büyük bir özgüven olarak geri döner. Ve heyecan! Sınıfta otururken öğretmenin kendisini çağırmasını beklemesi, kalp atışlarını kulaklarında hissetmesi ve O AN; karneyi eline alıp heyecanıyla başbaşa kalmak! İşte öğrencilik budur; herzaman olduğu gibi orta eğitimde de güzeldir. Hatta orta eğitimde bambaşkadır. Çünkü o heyecanın daha çok paylaşılmaya ihtiyacı var; orta eğitim bunu gerektirir.



Yukarıda anlattıklarımı tek bir duygu altında toplayabiliriz; o duygu da ‘heyecan’ dır! İşte müthiş sendikalarımızın son darbesi orta eğitim öğrencilerinin heyecanlarına yönelik oldu. Tıpkı elektrik grevinde olduğu gibi, ceza hükümete derken halka kesildi! Ailelere, heyecan dolu kalpleriyle öğrencilere kesildi. İşte bu durumda yine sorarım: “Biri bana anlatsın” derim! “Bu nasıl bir zihniyet, nasıl bir öfke, nasıl bir uygulamadır” diye sorarım! Çünkü bunu aklın alması mümkün değil. Neymiş? İlahiyat eğitimine karşı bir dik duruşmuş! Bu mudur dik duruş? Soğuk kış aylarında halkı elektriksiz bırakmak, öğrencilerin heyecanını yok etmek ve karne vermeyerek cezalandırmak mı? Kimse kusura bakmasın ama kimse benim yaşamıma müdahale edemez, heyecanımı da elimden alamaz! İşte şimdi bunu sorgulamamız gerekir. Öğrencilerimizin hakkını hep beraber aramamız, bu akıl almaz karara karşı bir dik duruş sergilemeliyiz. Eğer bunu yapmazsak sendikalarımız hiçbir hakları olmadan ‘hak’ gaspına devam edecektir. Hükümete karşı bir tavır alınacaksa bunun cezasını ne halk ne de öğrenciler ödemek zorundadır. Üstüne basa basa söylüyoruz; yapılanlar yanlıştır!



Umarız ki düşüncelerimize sizler de katılırsınız, ortada bir yanlışlık olduğunu savunursunuz. Aksi taktirde sendikalarımız kaş yapayım derken gözlerimizi oymaya devam edecektir. Altını çizerek bir daha belirtmeliyim ki burada kimsenin avukatlığını yapmıyorum. Eğer bir tavır alınacaksa bunun bedelini halka ödetmeye kimsenin hakkı yoktur. Hükümetin de sessizliğini bozup yapılan yanlışlara engel olması, anlaşacaksa sendikalarla anlaşması veya farklı bir politika üreterek bu yaşananlara bir son vermesi gerekmektedir. Dileğimiz ‘halkın’ cezalandırılmasıyla sonuçlanan eylemlerin bir an önce son bulmasıdır!

 


MESAJI OLAN ALSIN

Sn. Ertuğrul HASİPOĞLU; Hayatınızı yazsanız 3 -4 ciltlik roman olur dediniz bence daha da çok olabilir. Çünkü bizler diğer dünyalılardan farklı olarak kendimize ekstra olarak sanal bir yaşam imkanı sunduk. Hiçbir dünyalının  yapamayacağını yaptık. Dünyadan izole edilmiş bir yapıda her kılığa girdik, zaman zaman kendimizi dünyanın merkezinde sandık. Hayatımızı dünyalılara anlatmaya çalışırsak bir çok romanlar yazarız sizin anlayacağınız hayatımız roman.

Sn. Hocam; Son zamanlarda cep telefonunuzu sık sık kapattığınızı görüyorum.  Başka özel bir cep numaranız var mı bilmem ama, bende numara çok bilesiniz!

Sn. Erman ÇİTİM; Cuma gecesi karda yürüyüp iz bırakmayanlardandık. Rugan ayakkabılar bile karı çok sevmişti. Senin anlayacağın yollar henüz daha kar tutmamıştı. Ta ki, Viktorya’yı bulalım. Zaten ne olduysa Viktorya’yı bulduktan sonra oldu. En son hatırladığım iki idik dört olduk sabah da beş olmuştu daha ne olsun!

Sn. Ahmet BAŞTAŞ; Duyduğum kadarı ile ciğer partileri son sürat devam ediyor. Cumartesi günü yapmış olduğunuz ciğer partisi çok güzel geçmiş. Aklınızda bulunsun bende ciğere yok demem ayrıca şart değil Başbakan da olsun, ciğer olsun yeter.

Sn. Ahmet KUSET; Benden duymuş olma ama sana da taktılar. Örgüt başkanlığın heran gidebilir. Bu işin şakası yok, Nurettin yedek kulübesinden çıktı ısınmaya başladı. Senin anlayacağın Nurettin teknik direktörün işaretini bekliyor Garga söylemedi deme!

Sn. Ahmet BAĞZIBAĞLI; Çoktandır sana mesaj gönderemiyorum sakın ola seni unuttuğumu sanma. Seni unutmak kolay mı? Nato Belediye meclis üyesini hiç unuturmuyum bu gayrı yasal düzende!

Sn. Ümit HANSEL; Bu güzel havalar daha ne kadar daha sürer bilmem ama havaların tadını çıkartmaya bak. Zaten ne varsa havamızda var yeter ki, havamız her zaman güzel olsun. Bir başkadır bizim memleketimiz.

Sn. Özkan YORGANCIOĞLU; Sevgililer günü yanaşıyor ve arkadaşlar soruyor acaba bilgisayarına ne almayı düşünüyorsun?

Sn. Hüseyin KONURALP; Elektrik Kurumu’nda personel ikiye ayrıldı. Bir tarafta hainler diğer tarafta eylemciler. Hainler sağ kesimi temsil ederken, eylemciler   sol kesimi temsil ediyorlar. Bir tarafta yeşil diğer tarafta turuncu. Tek ortak yanları her iki gurup da iktidarlar tarafından atandılar ve atananlar tarafından yönetiliyorlar.Geçmişte solculara hain denirdi şimdilerde sağcılara. Sizin anlayacağınız; Elektrik Kurumu bahane yeşil ve turuncu renkler şahane. Gel de bu kurumda iş yap!

Sn. Sadık GÜRSES; Dün son gündü dedik ama havalar da aleyhimize işliyor. Bu akşam şömineyi yak ve bu havada Nar suyu iç. Galiba en iyisini dillerinin altına sürekli olarak banana kabuğu koyanlar yapıyor.

Sn. Ersan SANER; Memleketimiz hiç gelişmeyecek gibi çalışmalar yapılıyor. Mağusa yoluna New Jersy koymak sadece göz boyamaktır. Bu ülkede yıllar hiç mi geçmeyecek? Yapılan çalışmalarla ileride yollarımızı genişletmek istersek asla bir daha yollarımızı genişletemeyeceğiz. Kaldı ki, o güzelim ağaçları da katlettik.

Sn. Betül HASTAN;  Geçen gün Coco Chanel firmasından bayan Julie aradı ve bize parfümün barkotunu sordu. Üzerindeki barkot numarası sahte dedi ve bizi uyardı. Ona önemli değil biz zaten sahte ortamda büyüdük dedim. Bu arada Fox TV’deki diziyi dün akşam izledim dediğin gibi çok güzel bir dizi.

Sn. Mutlu AZGIN; Dün akşamki kebap partisi muhteşemdi seninle daha çok sohbet etmek isterdim ama olmadı inşallah en yakın bir gelecekte yine birlikte oluruz ve konuşamadıklarımızı konuşuruz.

Sn. Mustafa EMİROĞULLARI; Laf aramızda; Serdarlı köylüleri size diş biliyorlar. Sarıgül konusunda onlara yanlış yaptığınızı söylüyorlar. Mustafa Sarıgül sizin için liberal biri ise onlara demokrat olan Mahsun Kırmızıgül’ü ayarla!

Sn. Muhammet YAŞARATA; Kilo aldığını duydum aman dikkat et de formunu bozma. Kıbrıs’ta yapılacak iş olmadığı için herkes yeme içmede. Sakın buraya ayak uydurma sonra pişman olursun.

Sn. Mehmet ÇAKICI; TDP kurultayı gördüğüm kadarı ile çok kalabalık geçti. Eğer rakibinizin CTP olduğunu ve ayni saflarda yer almayacağınızı gösterirseniz TDP daha da büyüyecek. UBP’nin kopyalarından kurtulmaya bakın. Bu arada DSP’li konuğunuzun söylediklerini de dikkate almayın. Onlar hala sizi yönetmekle mükellef olduklarını sanarlar. Türklüğü zaman zaman yüzümüze vururlar.

Sn. Caner ASPAVA; Programı artık yürürlüğe koyabilirsin. Karlar erimeden yurdumuzun öteki parçasını ziyaret edebiliriz. Dünkü yarışlar ne oldu çok merak ediyorum.?

 

GARGA’YA MEKTUP VAR

Sn.Başbakanım,

Bu yazıyı size minnet duygularımı sunmak için yazıyorum.Güzelyurt ilçesinde hayatımı sürdürmekteyim.Bilindiği üzere Güzelyurt'ta esnafın durumu çok kötü.Küçük bir konfeksiyon dükkanımız vardı.Bu dükkanımızı döndürüp çoluk çocuğumuza bakabilmek için bankalardan borçlandık.Belli bir yerden sonra işsizlikten ötürü tıkandık ve borçlarımızı ödeyememeye başladık.Borçlu olduğumuz bankalar bizi mahkemeye verdi.Yüksek faizler altında eziliyor ve ne yapacağımızı bilmiyorduk.


Çaresiz bir şekilde çırpınırken Faiz Yasası gündeme geldi.Maliye Bakanımız,Uzmanlar ve Bankalar Birliği tarafından hazırlanan Faiz Yasası Meclis Genel Kurulu'ndan geçti.İşte o gün bir bayramdı.Borcumuz olan ilgili bankalara gittik.Borçlarımızı yapılandırmak istediğimizi söyledik.Yeni yasa üzerinden borçlarımızı hesapladılar.Yüksek olan borçlarımız yarıdan da aşağıya düşmüştü.Her şeyden önemlisi bu yasayla borçlarımızı küçük taksitlerle,sarsılmadan,uzun vadede ödeyeceğiz.Eşimin ve benim adıma çıkmış olan mazbatalar borcumuzu yapılandırdığımız zaman ortadan kalkacak ve biz çocuklarımızı bırakıp hapishaneye girmeyeceğiz.Sn.Başbakanım biz sizden Cumhurbaşkanımız tarafından Meclise iade edilen yasanın bir an önce tekrar Genel Kuruldan geçip yürürlüğe geçmesine istiyoruz. Saygılarımla...

Ayşe Yalçın