Cumartesi gecesi GAK TV’de sporu, sağlıklı yaşamı ve dengeli beslenmeyi konuştuk. Yaşam sağlıktır, sağlıklı yaşam da hayattır dedik! Dengeli beslenmenin önemini vurguladık! Konuklarımız sporun ve sağlıklı yaşamın önemini açıklayan örnekler ve kişisel referanslar verdi. Kısacası kişisel gelişimi, toplum bilincini ve sağlıklı yaşamı beynimize enjekte eden bir format takip ettik. Fakat gelen telefonlar ve bizlere gönderilen mesajlar öyle gösteriyor ki halkımız bu tür konuları dinlemek, izlemek istemiyor!

Gelen telefonlardan ve mesajlardan bahsettik; söyleyin Allah aşkına; sizce sağlıklı yaşamı, sporu ve dengeli beslenmeyi işleyen bir programa “Hükümet ne olacak?”, “maaşlar ne olacak?”, “bu ülkenin hali ne olacak?” gibi mesajların gelmesi anormal bir duruma işaret değil midir? Cumartesi gecesi siyaseti ele almak istemedik! Kişisel gelişimi, sporu ve sağlığı işlemek istedik! Suç mu? İlla ki sorun mu duymak istiyor halkımız? Veya her hafta bir siyasi çıkarıp tartışma mı yaratalım ekranlarda? Kıbrıs Türk televizyonculuğunun temel kuralı bu mudur? Bize göre değildir! Biz tartışmak, tartıştırmak ve insanlarımıza kuklaların yönetiminde olan bir hükumetin saçma sapan politikalarını sunmak, bu yönde gereksiz tartışmalar yayınlamak istemiyoruz! Bizim düşüncelerimizin arasında siyasetin olduğu kadar kişisel gelişimin, sosyal problemlerin ve sağlıklı yaşamın da önemi büyük. Neden hep siyasetten bahsedelim ki? Ülke olarak tek sorunumuz siyaset mi? Sosyal problemlerimiz ne olacak? Peki yeme içmeye ayırdığımız kadar spora vakit ayıramamak bir problem değil midir? Veya spor ve egzersiz yapmaya vakit bulamama bahanemizin ‘ekonomik sıkıntı’ olması?

‘Ekonomik sıkıntı’, cumartesi gecesi bir ‘neden’ olarak sunulmuş, tarafımızdan ‘bahane’ olarak değerlendirilmiştir! Peki neden? Bize göre bir kişinin günde 30 ile 45 dk. arası yürüyüş yapması için herhangi bir ücret ödemesi gerekmiyor. Veya bir kişinin haftada 3 kez evinin çevresinde koşuya çıkması için belediyeye bir ücret ödemesi gerekmiyor! Peki bu durumda insanlarımızın spor ve egzersiz yapmama sebebi gerçekten ekonomik sıkıntı ile bağlantılı olabilir mi? Bizler bunun tartışmasını yaparken haber merkezimize gelen mesaj ve telefonlar apayrı konuları ele aldı; siyaseti, maaşları, hükümeti ve görüşmeleri! Bize ne görüşmelerden, bize ne siyasetten! Çözümsüzlüğü sosyal problemler açısından değerlendiren bir kişi olarak görüşmeleri ciddiye almıyor, doğal olarak da bu zihniyet üzerine kurulan siyasi düşünceleri tartışmak istemiyorum. Bu şekilde düşünüyor olmam öyle görünüyor ki bazı insanlarımızı rahatsız ediyor! Etmesi normal; çünkü insanlarımız ‘eskiyi’ yaşamaya alıştı! Dünü yaşayıp, bugüne ‘Allah kerim’ deme durumu. Bir örnek daha; Türkiye’deki 90’lı yıllar televizyonculuğu! “Nerede bu devlet?” tartışması. Reha Muhtar’ın “acı var mı acı?” söylemleri! Hayır efendim! Bizim geçmişi takip etme, geçmişi yaşama lüksümüz yok. Bakınız, bugün Türkiye televizyonculuğunun oturmuş bir güncel programı vardır! Sabah saatlerinde sağlıklı yaşam, öğle vakti kişisel gelişim, akşam üzeri ve akşam saatlerinde haberler, ardından diziler, daha sonra da siyasi tartışma programları yayınlanıyor! Biz ise Türkiye’nin 90’lı yıllarda yaptığı ve tarihe karıştırdığı televizyonculuk anlayışını takip etmek istiyoruz! Sorun dinlemek, problem yaşamak istiyoruz!

İnsanlarımıza buradan önemli bir öneride bulunmak istiyorum; bir ülkede tartışılması gereken tek konu siyaset olmamalıdır. Siyaset elbette ki önemli, ülke geleceğini belirleyen kritik bir konudur. Fakat sosyal problemlerin, kişisel gelişimin, sağlıklı yaşamın ve benzeri konuların da tartışması yapılmalıdır ki modern dünya ülkesi olabilme yolunda önemli adımlar atalım, eksikliklerimizi farkedelim ve doğru yolda ilerleyebilelim. Yeniliklere ve farklılıklara daha açık bir toplum olabilmemiz ümidiyle...

 

 

GARGA’DAN AL HABERİ

 

AMBULANS DÖRT DAKİKADA GELDİ

Eski Karayolları Müdürü İsmail Altan önceki akşam Dereboyu’nda bir mekanda yemek yerken rahatsızlandı ve yere yığıldı. İyi ki Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Cemal Bulutoğluları o mekanda idi. Bulutoğluları, İsmail Altan’ı yere yığıldıktan sonra ilk görenlerden idi. Bulutoğluları bir taraftan Altan’ı kaldırmaya çalışırken, bir taraftan da telefonu ile ambulans aramaya çalışıyordu. Bulutoğluları telefona sarıldıktan tam dört dakika sonra ambulans Lefkoşa Dereboyu’na geldi. Gerçi acil serfisimiz her zaman olduğu gibi acil ama işin içerisinde Lefkoşa Belediye Başkanı olunca işler daha da acil oluyor. Tam dört dakikada ambulans Lefkoşa Dereboyu’nda idi ve eski Karayolları Müdürü İsmail Altan’a bulunduğu mekanda ilk müdahale yapıldı. Edindiğimiz bilgilere göre; İsmail Altan’ın durumu da iyi, kendisine büyük geçmiş olsun diyoruz.

 

DEFTERE İMZA ATMAK YETİYOR MU?

Bazı bakanlıklarımız personelinin işe geliş gidiş saatlerini belirlemek için imza defteri açıyor. Peki ama bu deftere kimler imza atıyor veya imza atmakla bakanlığın istediği oluyor mu? Esas mesele burada! Yaklaşık 2 aydan beridir Dışişleri Bakanlığı’na da bir personel yoklama defteri koydular. Bu deftere imza atanlar sınırlı sayıda. Sınırlı sayıda diyoruz çünkü Dışişleri Bakanlığı’nda öyle kişiler var ki; imza atmasa da oluyor. Yani; imza atanlar ile imza atmayanlar karşı karşıya geldiler. Son günlerde Dışişleri Bakanlığı’nda konuşulan konulardan biri de bu. İmza atanlar ile imza atmayanlar tartışma konusu oldu. Dileğimiz Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün bu konuya bir el atar da kimlerin imza atacağını bir an önce belirler.

 

 

GARGA’YA MEKTUP VAR

Hayellerim vardı kış gelince, yağmurun yağışını birlikte izlemek, ıslak yollarda birlikte yürümek, yılbaşında ışıl ışıl ışıkların altında yeni yıla birlikte girmek. Olmadı hiçbir hayalim gerçek olmadı :(((((
Bayramlar geçti, yeni yıl geldi. 2011 bizden çok şey götürdü.....2012'ye umutlarla girdik. bekliyoruz!!!!!Bu bekleyiş ne kadar sürecek?????

Günlerdir medyada yer alan mazbata konusu, niye hala daha hükümet tarafından ciddiye alınmıyor????? Niye? Açlık grevleri dikkate alınmıyor, niye?

Yok oluşumuz acımasızca, soğukkanlılıkla izleniyor, niye? Son cırpınışlarımız dikkate alınmıyor, niye?
Niye bu duyarsızlık, bu vicdansızlık niye? Defalarca Sn. Cumhurbaşkanımıza, Sn. Meclis Başkanımıza, Sn. Bakanlarımıza, Sn. Milletvekillerimize, saygı ile sevgi ile seslendik!!!!! Kadının halinden kadın anlar dedik eşlerine sevgilerimizi selamlarımızı yolladık!!!!! Sakın ha!!!!! Sakın!!!!!! seçim dönemlerimde artık bizim kapımızı çalmayın!!!! Sakın!!!!!!

Eşlerimiz cezaevinde, bizler artık çocuklarımıza ekmek alamayacak duruma geldik...borçlarımız büyüyor. Türk filmi değil, gerçek!!!!!! Tükeniyoruz....

Duyun artık....

Ne yazmak içimden geliyor, ne konuşmak.....Sadece haykırmak istiyorum haykırmak!!!!!!!
Teşekkürler Harun Bey.....
 

Nurcan Demir

 

NOT: DEĞERLİ OKURLARIMIZ MALUM TEKNOLOJİ ÇAĞINDAYIZ, TEKNOLOJİK BİR ARIZA NEDENİ İLE BUGÜN SİZLERE BİZE GELEN VE SİZE GÖNDERMEK İSTEDİĞİMİZ MESAJLARIMIZI GÖNDEREMİYORUZ. YANİ; “MESAJI OLAN ALSIN” KÖŞESİNDE YOKSUN BİR GÜN GEÇİRECEKSİNİZ. O NEDENDEN DOLAYI SİZLERDEN ÖZÜR DİLİYORUZ. YARIN BOL MESAJLI BİR GÜNLE SİZE MERHABA DEME DİLEĞİ İLE...